Kur'ân'ı özet bir bilgi şeklinde öğrenmek isteyenler için bir veya iki kere tedkik yeterli olabilirse de, onun derinliklerine dalarak sırlarını kavramaya çalışanlar için bu kadarı yeterli olmadığı gibi, dört-beş kez okumak bile yeterli değildir. O kişinin, kendini defalarca ve tekrar tekrar Kur'ân'a adaması, üzerine abanması, bıkıp usanmadan yeniden tetkike koyulması ve her seferinde ayrı bir cepheden tetkik etmesi gerekir. Ve tıpkı bir öğrenci gibi, kalem ve defter edinerek bu etüd esnasında zor gelen önemli noktaları kaydetmelidir. Bu söylediğimiz şekilde sağlam bir metodla Kur'ân'ı incelemek isteyen, onun inanç sistemiyle alakalı ve dünyayı değerlendiren umûmî metoduyla ilgili noktalarda bilgi sahibi olmak için onu iki defa iyice okumalıdır. Ayrıca bu ilk etüd esnasında Kur'ân'ın genel değerlendirmeleri üzerinde toplu bir görüş edinmeye çalışmalıdırlar. Kur'ân'ın insanlığa takdim ettiği temel düşünceleri anlayıp bu düşünce esasına dayanan genel hayat sistemiyle ilgili açıklamalarını kavramaya çalışmalıdırlar. Bu zevkli gezi esnasında kafalarına bir mesele takılacak olursa acele etmeyerek hemen onu bir yere not etmelidirler. Araştırmalarını sabır ve ciddiyetle aralıksız sürdürmelidirler. Bilinmelidir ki, daha sonraki sayfalarda çoğunlukla sorularının cevabıyla karşılaşacaklardır. İşte o zaman hemen sorunun karşısına notlarını düşmelidirler. İlk etüdden sonra cevap bulamazlarsa, ikinci bir kez daha, sabır ve dikkatle çalışmaya devam etmelidirler.
Her birimiz tek başımıza ölüyoruz ve bütünüyle ölüyoruz; bu iki hakikati çoğu kişi reddeder, çünkü çoğu insan yaşadığı süre boyunca uyuklar ve yok olacağı anda uyanmaktan çekinir. Yalnızlık, ölümün okullarından biridir, çoğunluk asla bu okula giremez, bütünlük başka bir yerde elde edilemez, aynı zamanda yalnızlığında ödülüdür bütünlük. İnsanları birbirinden ayırt etmek gerekirse, insanlar üç takıma ayrılır: Uyurgezerler, ki bunlar bunlar sürüyledir; aklı başında ve duyarlı olanlar iki düzlemde yaşarlar ve kendilerinde neyin eksik olduğunu bilerek, hiç bulamadıkları şeyi aramaya çalışırlar; tinsel insanlar iki kez doğmuşlardır, tek başlarına ölmek ve bütünüyle ölmek için düzenli adımlarla ölüme doğru yürürler, ölüm anını, yerini ve tarzını tesadüfen de olsa seçemedikleri durumda, gündelik işleri küçümsedilerini belirtmenin tek yoludur bu onlar için. Uyurgezerler putperesttir; aklı başında ve duyarlı olanlar mümindir; iki kez doğmuş tinseller, uyurgezerlerin hayal edemedikleri, ötekilerin ise tahayyül bile edemediği şeye taparlar tinde, çünkü onlar kâmil insanlardır, dolayısıyla zaten elde etmiş oldukları şeyi ne aramaya kalkışırlar ne de ona taparlar, çünkü kendileri odur zaten.
Reklam
Heraklit haklı: aynı ırmağın sularında iki kez yıkanılmaz.
Eski şaşağalı günlerimde birlikte takıldığım yatırım bankacılardan birinin bana sahip olduğu inanılmaz güvenin sırrının çocukluğundan kaynaklandığını soyledigini hatırlıyorum. Babası tarafından büyütülmüş ve ne zaman bir içeceği dökse ya da yanlışlıkla bir tabak kırsa babası ona kızmak yerine buradan almamız gereken ders ne diye sorarmış. Bu basit soru hayatımda tanıdığım en kuvvetli karakterlerden birini ortaya çıkarmış. Unutma, bir hata iki kez yaptığın sürece bir hatadır. İlki bir öğrenme deneyimidir, büyümek için şart olandır.
Kemalettin Tuğcu'nun kimsesiz çocukların çilelerini anlattığı acıklı romanlarda, yetim çocukların tüm mahallenin kurtarıcılığına soyunduğu Yeşilçam melodramlarında, acıyı inanılır olmaktan çıkaran ağdalı arabesk şarkılarda, nihayet "acıların çocuğu"nu izlek edinmiş tüm acıklı edebiyat örneklerinde gördüğümüz dokunaklı anlatım bize patetiklik (hüzün, dokunaklılık) hakkında iki şeyi birden söyler. Birincisi, kaderin acıya mahkûm ettiği insanların sanki doğal alanı, aynı zamanda da yegâne silahı gibidir pathos (acı). İnsanların zavallılığını ancak okurunda yoğun duygular uyandırabilirse, onlan canevinden vurabilirse anlatabilecektir yazar. İkincisiyse bir tehlikeye işaret ediyor. Acıyı bir kez inandırıcı bulmadığında, oradaki en ufak abartıyı sezdiğinde, öyküyü dinlerken gözyaşı dökse de aslında etkilenmeyecek, hatta alttan alta gülüp geçecektir okur.
Sayfa 60 - Metis Yayınları, 1. Basım, Mart 2008Kitabı okuyor
Duygusal olarak olgun olmayan insanlar birçok kez özür dilemelerine rağmen, onların bu davranışı iki yüzlülükten başka bir şey değildir. Gerçek bir değişimi hedeflemeden insanların kızgınlıklarını yatıştırmaya çalışırlar. Aslında yürekten özür dilemezler ve genellikle ilişkiyi düzeltmek yerine kendilerini kurtarmayı isterler.
Reklam
Tavuklar, aralarından birinin üzerinde kan gördüler mi başına üşüşüp gaga atmaya başlarlar. Sonunda tavuğu paramparça ederler gagalarıyla. Kavga sırasında kan, bir ikisine daha bulaşır. İlk zavallının işi bitince, sıra onlara gelir. Bu kez kanlanan üç-dört tavuk daha çıkar. Diğerleri onlara saldırır. Bir-iki saat içinde bir kümes dolusu tavuğun öldüğünü görmüşümdür. İnsanı tir tir titreten bir manzaradır. Buna engel olmanın bir yolu var. O da tavukların gözlerini bağlamak. Kanı görmemelerini sağlamak.
Kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olamayan varlıkları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.
Sayfa 302
Gelin şu anda ünlü olan Amerikalı yazarlara gönderilen ret mektuplarından birkaç alıntıyı inceleyelim:44 Herman Melville, Moby Dick (1851): "Önce şunu sormak zorundayız: Bir balina hakkında olmak zorunda mı?" Louisa May Alcott, Küçük Kadınlar (1868-1869): "Siz öğretmenliğe devam edin:' Yirmi iki kez reddedildikten sonra kitabına Madde 22 (1961) adını veren Joseph Heller: "Yazar galiba komik olmak istemiş:'
Doğru mu?
İngiltere'de düne kadar hamam mı vardı. Senede iki kez yıkanan, temiz sayılıyordu.
Sayfa 70 - Uğur Böceği Yayınları/42. BaskıKitabı okudu
Reklam
İnsanın yüreği boş oldu muydu, bütün bencilliğini kullanarak aşkı, sevgiyi yadsımaya kalkıyor. Bir kez de sevdi mi insan, bütün kurallar, yasalar, deneyler bir tarafa. Sanat yapıtı gibi bir şey bu sevmek: büyüsü var, tanımı yok.
İnsanlığın bin bir çabayla iki bin yılda yarattığı asgari ahlak, elli yılda televizyon tarafından çiğnenmiş ve on yılda da internet tarafından yutulmuştu. Dokuz yaşındaki kızların babalarıyla seviştiği uzun metrajlı filmleri, yanlışlıkla bir kez görenler, gözlerini ekrandan bir daha ayıramıyordu. İletişimin internetle yaygınlaşması, bireyin suçla karşılaşmasını tesadüf olmaktan çıkarmıştı. Toplum gözünde suç olan, bireyin dünyasında vazgeçilmez hale gelmişti. Toplum ile birey arasında genişleyen ahlak farkı, ikisinin de hastalanmasının temel nedeniydi. Toplum ile bireyin arasına teknoloji girmişti.
Unutmayın, yaklaşık uyku süreniz olan sekiz saat, basketbol ve bakteriler için oldukça uzun bir süredir. İşte tam da bu nedenle, yatmadan önce dişleri fırçalamak bir kez daha önem kazanır. Yemek yedikten sonra bile dişlerini fırçalamakta zorlanan insanlar için yatmadan önce diş fırçalamanın ne kadar zor gözüktüğünün farkındayım. Hatta bazı kişiler yatmadan önce dişlerini fırçaladıklarında uykularının kaçtığını bile öne sürebilmektedir. Fakat yaklaşık sekiz saat boyunca çok korunaklı olmayacak bir bölgeyi ne kadar temiz bırakırsanız, sabah kalktığınızda temiz ve kokusuz bulma ihtimaliniz bir o kadar yükselecektir. Çünkü sadece iki dakika sürecek bir diş fırçalaması sayesinde, siz uyurken sabaha kadar tek derdi ağzınızın içinde çoğalmak olan azgın bakterilerin sayısını oldukça azaltmış olacaksınız.
HİÇBİR ŞEYİN DEĞİŞMEDİĞİ BİR GEZEGENDE YAŞAMIŞ OLSAYDIK, yapılacak pek az iş bulunurdu. Düşünüp bulacak bir şey kalmazdı. Bilimin hız kaynağı kaybolurdu. Ve eğer her şeyin rastlantısal olarak ya da çok karmaşık biçimde değiştiği bir dünyada yaşasaydık, bu kez de bir şeyler düşünüp bulma olanağı kalmazdı. Bilim diye bir şey de olmazdı aynı nedenlerden ötürü. Ne var ki, bu iki durum arasında kalan bir evrende yaşıyoruz; her şeyin değiştiği, fakat yöntemlere, örüntülere ya da doğa yasaları dediğimiz kurallara göre değiştiği bir evrende. Havaya bir sopa fırlatırsam, her defasında da yeryüzüne düşüyor. Güneş batıda batıyorsa, her zaman ertesi sabah doğuda doğuyor. Böylece belirli kurallar çıkarıp ona göre düşünebiliyoruz. Bilim yapabiliyor ve o sayede yaşamımızı daha iyiye doğru yönlendirebiliyoruz.
Dinin Günümüzdeki İşlevi Üzerine
Tüm dinler arasında en yaygını olan "popüler din", metafizik ayrımlarla hiçbir zaman çok fazla ilgilenmedi ve çağlar boyu ana prensip olarak hayatın kaygılarından, hastalıktan, felaketlerden, sefalet ve açlıktan kurtulmak adına gerçekçi yollar bulmaya odaklandı. Antik dönem Zenginlik Tanrısı Tsai Shen'in ideolojik trendlerden
Sayfa 121
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.