Çünkü burada, "Toprağımı yitirdim," yok artık;bir hücre ikiye bölünüyor ve her bir parçasından sizin nefret ettiğiniz şey gelişiyor:"Toprağımızı yitirdik." Tehlike burada işte, çünkü iki adam, tek bir adam kadar yalnız ve şaşkın değil. Ve işte bu ilk "biz"den daha tehlikeli şeyler oluşuyor: "Biraz yiyeceğim var," artı "Benim hiç yiyeceğim yok." Eğer bu problemin sonucu, "Bizim biraz yiyeceğimiz var," ise, iş yoluna girmiş, hareket başlamış demektir... Ama bilemezsiniz. Çünkü sahip olma niteliği, sizi her zaman "Ben" de bırakır ve sonsuza dek sizi "Biz" den ayırır.
Sayfa 156 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Eylem, sessiz bir zihinden çıkar. Dünyanın en güzel şeyidir. Aktivite ise huzursuz zihinden çıkar ve en çirkinidir. Eylemin bir konusu vardır. Aktivitenin konusu önemsizdir. Eylem anlık yaşanır, kendiliğinden oluşur. Aktivite ise geçmişle doludur. Yaşanan ana karşılık değil, geçmişten beri içinde taşıdığın huzursuzluğun o anda ortaya dökülmesidir.
Reklam
Hiçbirimiz toprağa burada düşmüş tohum değiliz ama yeşerdiğimiz yer burası. Havasını kendimize hava yapmakta gecikmemişiz, ağacından meyvesini derlemişiz. Hayatlarınızı sarın geriye, çocukluğunuzu bulursunuz da, Erice'nin sizi bugüne getiren tabiat harikası doğasını bulamazsınız. Kaybettiklerimizi sayıp dökmek marifet değil, kalanı elden
Freud şu adama söyle rastlantı diye bir şey yok.
Küçük not defterine yazdığı Freud'un sözlerini bulup yeniden okudu. 'Bu adam, kendisine kadar gelen insan bilgilerini kuşkusuz iki katına çıkardı' diye düşünürdü. Kitaplarının bir yerinde şöyle yazmıştı: "Son bağlantı: doğa ölümdür. Çünkü öldürür. Doğa her zaman bizi tehdit eden bir aşırılıktır." Dünyanın bilinmez bir güç tarafından insanlara bağışlanmış olduğu konusundaki bütün düşünceler yanlıştı. Evrenin de, dünyanın da insanları koruyan bir yanı yoktu. Milyarlarca rastlantıyla oluşmuş, uzaktan masmavi görünen bu gezegende, insanların ortaya çıkışı da bu rastlantılar arasındaydı. Rastlantıyla oluşmuş bir varlık neden korunsundu? Zaten neden varolduğunu bilmiyor, sonra da yok olup gidiyordu. Doğanın da kendi yaşamı vardı. İnsanların yaşamına uymayan kör bir yaşamdı bu. Gerçek olan bu denizlerdi. Sonsuz, tehlikeli okyanuslar, birbirine ulaşan bitimsiz sular.
Sayfa 138 - 1. Baskı Şubat 2006 İmge KitapeviKitabı okudu
“İyilik isteğiyle” baş edebileceğini asla tartışmıyorum; ancak insanın dayanamayacağı bazı olaylar ve koşullar vardır: “Bu gibi ayrıntılar kendiliğinden ortaya çıkar” ve kişiyi alır götürür. Baylar, burada bu “duygululuk” üzerine söylediklerim hiç de boş şeyler değil; basit gibi görünmesine karşın, son derece önemli bir konudur, hatta herkesin
Ankara, o zamanlar avuç içi kadar bir yer. Yenişehir'in can damarı A tatürk Bulvarı. Bulvarı bir baştan bir başa yürüdünüz mü sağa sola selam vermekten yorulursunuz. Herkes, herkesi tanır. İşte o "herkes", Sakarya Caddesi'ndeki Laz bakkaldan ya da Bulvar'daki Trakya mezecisinden alışveriş yapar; çocukları Pekpak Pastanesi'nin
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.