Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafları bize ne söyler?
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde
Fotoğraflarla Atatürk
Fotoğraflarla Atatürk
kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi. ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
512 syf.
10/10 puan verdi
Kızıl Sarmaşık
Herkese merhaba,
PAROLA YAYINLARI
PAROLA YAYINLARI
ndan çıkan, @aaysnrnc 'in kalemiyle tanisma kitabım olan #kızılsarmaşık kitabinin yorumuyla geldim. Arka kapağı okuduğum andan itibaren okumak için sabırsızlandığım bir kitapti.İyi ki okumuşum dedigim bir okuma sundu.510 sayfalik tek bir kitap olduğunu da belirteyim.Kayiplarin ve ihanetlerin gölgesinde yeşeren
Kızıl Sarmaşık
Kızıl SarmaşıkAyşenur İnce · Parola Yayınları · 202443 okunma
Reklam
Hukukçu Orhan Gazi Ertekin'in (doğ. 1967), Gülen Cemaati'nin yargı düzenini "Kafka romanı", AKP iktidarının Gülencilerden boşanmasından sonraki düzenini "Geceyarısı Ekspresi" teşbi­hiyle özetlemesi * gayet vecizdir! * Kafka'nın eserlerinden mülhem Kafkaesk terimi, delillerin, somut suçlamanın hatta yargı maka­mının müphem olduğu bir suçlanma ve takibat atmosferini anlatır. Alan Parker'ın (doğ. 1944) Geceyansı Ekspresi filmi (1978), Türkiye karakol ve hapishanelerindeki, yargının da cevaz verdi­ği çıplak şiddeti anlatır. Aslında, bu iki "düzenin" de simbiyozundan söz etmek uygun olacaktır.
Sayfa 502 - İletişim Yayıncılık
İslam toplumları, 1919-1920'lerde Kemalistleıin öne sürdükleri önce tam bağımsızlık formülünün önemini, iki savaş arası yıllarında herşeyin durulduğu sırada daha iyi anlamışlardır. Türkiye'deki devrimleri suçlama yarışına girenler, asıl kendilerinin himayecilerle çarpık bir yapılanmaya yöneltildiklerini farkedince tepkileıi çok daha sert olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Milliyetçi , dinci akımların ve İslami Sosyalizm arayışlarının çok daha uç noktalara yönelmesi, Tanzimat'la başlayan bir değişme sürecinin sindirici özelliğinden yoksun olmanın sonucu olmuştur. Albert Hourani, "Arap milliyetçiliği Genç Türklerden çok etkilenmiş ve. özellikle K. Atatürk'ün başarısı oıılra örnek olmuştur" deyip ekliyor: "Sadece Avrupalıları yenmelerinden değil, milletin hakkını taviz vermez şekilde savunmalarından." Iraklı Sami Şevket, 1933 yılımla Bağdat Lisesi'nde yaptığı konuşmayı kitabına şöyle kaydetnıişti : "Demir ve ateşle ölüm mesleğinde ilerleyemeyen millet, atların nalları ve yabancı askerlerin çizmeleri altında inlemek durumunda kalır. Eğer yaşamak hak ise, kendini savunmak için ölmek de haktır. Eğer M. Kemal'in Anadolu'daki ihtilali için ölüm mesleğinde eğitilmiş kırk bin subayı olmasaydı, Türkiye'nin 20. yüzyılda Yavuz Sultan Selim'in zaferlerini canlandırması mümkün olamazdı."
Sayfa 371Kitabı okudu
Eskiden beri kafasında bulunan hir düşüncenin orda billurlaştığını kaydeder. İzmir'e gelen Başbakan, milli savunma vekili ve genel kunnay başkanı ile görüşüp hilafetin kaldırılması kararına varırlar... Konu bütçe görüşmeleri sırasında gündeme getirilir.. Kanun teklifinin gerekçesi, Ankara 'nın politikasını tam olarak yansıtmaktadır:
Sayfa 342Kitabı okudu
Görüldüğü gibi herkes özlemini, hayalini yansıtıyor ama gerçekçi bir yaklaşım görülmüyordu. Bu arada Ankara hüküıneti Vahdettin'e ek olarak, Rodos ve Selanik'te milli Mücadele karşıtlarının başlattıkları aleyhte propaganda ile meşgul olmak durumunda kaldı. Doğrusu istenirse bunlar, İslam dünyasındaki tartışmalar içinde pek sınırlı kalmakla birlikte önemsenmemeleri mümkün değildi: Ama asıl büyük sorun, Lozan barışının ertesinde, on iki yıldır süren savaşla ekonomisi, insanı yıkılmış olan toplumu sağlıklı bir düzene gerçek barışa kavuşturma gereğiydi. Nüfus mübadelesi çerçevesinde Yumınistan'dan gelmesi beklenen 600 bin kişinin ev bark sahibi edilmesi ve üretici durumuna geçinceye kadar yaşayabilmesi için gereken maddi kaynağı bulmak, ekonomisi sıfıra inmiş ülkenin en büyük sorunuydu. 1923 Ekim ayı başında TRMM Reisi M. Kemal İslam dünyasına bir çağında bulundu. "Zafer karşısında islam dünyasının gösterdiği bağlılıktan cesaret alarak" para yardımı istedi. Bunun için Hindistan'a bir heyet de gönderildi. Gelen yardım 6500 lirada kaldı. İslam dünyası Türkiye'den, Türk halkından beklentiler içindeydi, ama Türk halkının durumuyla ilgilenmiyor, o beklentileri gerçekleştirecek gücü kalıp kalmadığını bile araştırmıyordu.
Sayfa 327Kitabı okudu
Reklam
80 syf.
4/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Bu Kitap, Batının İki Yüzlülüğünün Kanıtıdır.
Kitabın incelemesine geçmeden önce, başlığı neden böyle attığımı söyleyeyim. Arkadaş, gerçek hikayeden alınan bu konu (16yaşında bir kız ÇOCUĞU ve 40 yaşında onuna evlenen adam,Çiftin hikayesi diyorlar şaka gibi.) doğuda veya müslümanlığın yoğun olduğu bir kesimde geçseydi, ortalığı ayağı kaldırırdınız. Kaldırıyorsunuz dzaten böyle konularda. Ama Dosteyevski yazınca sorun mu olmuyor, klasik bir eser mi oluyor? Yazıklar olsun. Bu olayın doğru olduğunu savunmuyorum yanlış anlaşılmasın. Ama bir tarafa deli gibi yüklenip, bu esere tek kelime etmemeniz; Ne kadar iki yüzlü insanlar olduğunuzun da kanıtıdır! (Sadece Türkiye için konuşmuyorum bu arada, dünya geneli için) "Ne kadar dramatik bir öykü, üzücü bir çiftin trajik hikayesi" vb. gibi cümlelerini görünce sinirden gülümsüyorum. Neyse kitaba geçelim, aslında başlangıçta kitap, beni hayli içine çekti. Fakat sonrasında tüm motivasyonum kırıldı. Adamın resmen; sapkın sapık (kendi tabiriyle) bir köpek olmasıyla beraber okuduğumdan keyif almamaya başladım. Sırf bitirmek için bitirdim. Sorun bende de olabilir Örneğin Zweig kalemini sevsem de onun Aşk ve intihar odaklı kitaplarını da okuyunca sıkılmıştım. Bana geçmiyor Aşk-İntihar ikilisi sanırım. O yüzden kitabı da tavsiye etmeyeceğim ama siz sevebilirsiniz bilemiyorum. Fakat yukarıda uzunca yazdığım kısım hakkında 1-2 cümle bile etmiyorsanız bir şey demiyorum.
Uysal Kız
Uysal KızFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 20238.3k okunma
"Büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen sahtekar insanlardan değiliz. Efendiler, büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik. Biz Panislamizm yapmadık. Belki "Yapıyoruz, Yapacağız" dedik. Düşmanlar da "yaptırmamak için bir an evvel öldürelim" dediler. Panturanizm yapmadık. "Yaparız, yapıyoruz dedik, yapacağız dedik" ve yine "öldürelim" dediler. Bütün dava bundan ibarettir. Efendiler bütün cihana havf ve telaş veren mefhum bundan ibarettir. Biz böyle yapmadığımız ve yapamadığımız melhumlar üzerinde koşarak düşmanlarımızın adedini ve üzerimize olan tazyikatı tezyid etınekten ise haddi tabiiye, haddi meşrua rücu edelim. Haddimizi bilelim. binaenaleyh efendiler, biz hayat ve istiklal isteyen milletiz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı ibzal ederiz." Misakı Milli sınırlan dışına bakmayı emperyalist bir davranış sayan M. Kemal böylece 5-6 yıl öncesinin en önemli iki akımı hakkındaki yargılarını da açıklaınış oldu. Yapamayacağı şeylere giriştiği için Osmanlı Devleti'nin hem dünyayı kendine düşman ettiğini hem de çöktüğünü belirtti. "Haddimizi bilelim" hatırlatması çok önemli bir uyarıdır. Aynı hatanın işlenmesinde bu kez herşeyin kaydedilebileceğine işaretıir. Dolayısıyla yeni Türkiye'nin aynı maceralara kalkışmayacağını zaferden çok önce açıklamış oluyordu.
Sayfa 247Kitabı okudu
kemalistler kemalistler demesi birilerini hatırlattı
Anadolu'dan kaçıp İstanbul'a sığınmış olduğunu ileri süren Ömer Kazım adında bir yazar, 31 Temmuz 1922 günü, yani Büyük Zafer'den tam bir ay önce şunları dünyanın bilgisine sunmuştu: "Kemalistler Türkiye'nin en tehlikeli düşmanlarıdır. (. . .) Kemalist megalomani ve yabancı düşmanlığı Kuvayı Milliye'nin esasını oluşturur (. .. ) Yorgun ve bitkin kardeşlerimiz şu anda, Helen ordusu tarafından işgal edilmiş olan bölgede yaşayanlara gıpta ile bakıyorlar. Yunanlılar en azından adaletini kabul etmek gereken bir yönetim uyguluyorlar. Böylece kendi bölgeleriyle, seferberlikleri, sonu gelmez soruşturmaları, zorla borç almaları, espiyonlama sistemleri, işkenceleri, sıkı yönetimleri ve idam sehpaları ile Türklerin yaşamını Hıristiyanlarınkinden de daha zor hale getiren Kemalist yönetimin günlük dramı arasındaki farkı vurgulamak hususunda hayli akıllıca davranmışlardır. İki yıldan beri Yunanlılar moral bir sızma peşindeler; iki yıldan beri Kemalistler ise, Türkleri Türk olmaktan iğrendiriyorlar." Bu tepki, 1921 Ağustos'unda Sakarya'dan az önce ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için ilan edilen "Tekalifi Milliye Emri" ile ilgilidir. Zafer, halktan asker verme dışında imkanlarının sonuna kadar maddi yardımı da gereksindiriyordu. Bunların sağlanması savaş koşullarında tabii ki yumuşak değil, sert yöntemlerle gerçekleşiyordu. Maddi refahını kaybetmemek pahasına bağımsızlığını fedadan sıkılmayanlar için bu şüphesiz bir eleştiri konusuydu.
Sayfa 204Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.