"Ey sevgili! Hayli zamandır ben senim, sen de ben; biz iki bedende tek ruh, bir kabukta çifte bademiz, öyle iken sen ve ben diyerek arada ikilik çıkarmak aşkımıza yakışmaz!"
"Ey sevgili! Hayli zamandır ben senim, sen de ben; biz iki bedende tek ruh, bir kabukta çifte bademiz, öyle iken sen ve ben diyerek arada ikilik çıkarmak aşkımıza yakışmaz!"
Bu merasim tütün ve iskambil yığınlarının ateşe verilmesiyle son bulur, o güzelim tütünle birlikte, elli ikilik desteler, aslar, papazlar, valeler, kızlar ve sinema artistlerinin resimleri alevler arasında kül olurken, oğlanlar dumanı koklayıp adeta yasak güzelliklerin kokusunu ve kayıp cennetlerin bulutlarını ciğerlerine çekerlerdi.
Bugün, sokakta ayrı ayrı, birbiriyle kavga etmiş iki arkadaşıma rastladım. İkisi de kavgayı anlattı. İkisi de doğruyu söyledi. İkisi de gerçeklerini gösterdi. İkisi de haklıydı, sonuna kadar haklıydı. Başka şeyler ya da olayların farklı yüzlerini görmüş olduklarından değil. Hayır: her ikisi de olayları harfiyen nasıl olduysa öyle görüyor, aynı kıstasla değerlendiriyordu; ama her biri farklı bir şey görüyordu, dolayısıyla, haklıydı.
Gerçeğin varlığındaki bu ikilik karşısında şaşırıp kaldım.