Roman, İkinci Dünya Savaşı'nı önceleyen yıllarda yaşanmış tutkulu ve marazi bir aşkı eksen almakta, atmosferi ve yarattığı etki ile, ondokuzuncu yüzyıl Rus anlatı edebiyatının özellikle de Dostoyevski ve Gogol'ün çağrışımlarını taşımaktadır.
20. yüzyılın kaos atmosferi, bu havanın kirli oksijenini solumuş birtakım sanatçıları etkisi altına almıştır. İkinci Dünya Savaşı öncesinde dadacılar ile gerçeküstücüler bir önceki yüzyılın sanat anlayışını karşıt eser ve eylemleriyle alaşağı etmişlerdir. Onların yarattığı bu gelenek 20. yüzyıl müziğinin ve bu müzikleri icra edenlerin ideolojik tavrının şekillenmesinde pay sahibi olmuştur. Ayrıca, 20. yüzyılın bu karşıt sanatlarının mirası özellikle punk kültürünce sahiplenilmiş ve anarşizm duygusu ön plana çıkmıştır.
Sayfa 111 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okuyacak
Reklam
Dadacılıktan gerçeküstücülüğe geçişte şiirin rolü önemlidir. Gerçeküstücü şiir kendisini otomatizm yöntemiyle göstermiştir. İnsanın aklındakini anında kâğıda dökmek demek olan otomatizm, yöntemi itibariyle şiir ve resim yaratımında gerçeküstücülük için belirleyici olmuştur. Yöneltilen tenkitler ve bununla birlikte hareketten kopan bazı sanatçılar 1923-24 yıllarında İkinci Dünya Savaşı'nın ardından daha da güçlenecek olan gerçeküstücülük (surrealism) hareketini başlatarak dadacılığın yıpranmasına ve kan kaybetmesine neden olmuştur. Öncelikle Fransa'da kendisini gösteren bu akımın mimarı dadacı grupla ters düşerek onlardan ayrılanlardan biri olan André Breton'dur. Gerçeküstücülük hakkında genel kanının onun dadaizmin bir devamı olduğu ya da aynı paralelde bir bakış açısı sonucunda ortaya çıktığı yönünde olsa dahi bu görüşe Gleize katılmamıştır. Çünkü ona göre gerçeküstücülük dadacılığı sürdürüp onu dönüştürmemiş tam tersine onu silmek, gözden düşürmek ve onun zararlı olmasını engellemek istemiştir.
Sayfa 105 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okuyacak
Gleize'e göre "dada her şeyden önce ulusal olanlardan başlayarak sınırları yok eder. Hareket 1914'te uygar olduğu söylenen ve değerleri, kültürü ve hümanizmasıyla övünen Avrupa'nın göbeğinde örgütlenen ulusçu kasaplığın genç beyinleri örselemesi sonucu ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak da dadacılık ve onun içinden doğan gerçeküstücülük sanatçıları politik nedenlerden ötürü ulusal duyarlıktan iğrendiler ve genellikle insanlığı dillendirmeye çalıştılar. Kendi içerisinde komünist ve anarşist olarak bloklaşmış olan dadacılar ve gerçeküstücülerin ortak yanı ortaya çıktıkları dönemin atmosferinden duyulan rahatsızlık olmuştur. Dadacılığın ortaya çıktığı ortam Birinci Dünya Savaşı'nın gergin ortamıdır. Gerçeküstücülük ise totaliter bir atmosferin hâkim olduğu İkinci Dünya Savaşı arifesinde yeşermiştir. Dadacılığın ve gerçeküstücülüğün karşı durduğu, onların uygarlıktan ve dünyadan umudunu kesmesine neden olan siyasî hava bu baskıcı ve faşist rejimlerle ilgilidir ve tabii ki tüm bu felaketlerin müsebbibi politikacılar da her şeyle beraber lanetlenmelidir.
Sayfa 99 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okuyacak
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyadaki politik arenada hiçbir şey artık eskisi gibi değildir. Dünya artık iki kutupludur; yani savaşın sonunda savaşı kazanan müttefiklerin arasında yer alan SSCB ve ABD arasında 1991'e, yani SSCB'nin dağılmasına kadar sürecek olan soğuk savaş dönemi başlamıştır. Dünyada faşizm tehdidi -sadece o dönem için- ortadan kalktıktan, dünya ekonomisi buhrandan paçayı zorbela kurtardıktan ve dünya belli bir istikrar kazandıktan sonra ABD, üçüncü dünya ülkelerini içerisine ittiği paranoyanın etkisiyle silah endüstrisinin nefes almasını sağlamış, ayrıca kendi varlığına duyulan ihtiyacı yeri geldiğinde hatırlatmak ve bunun bir bedeli olarak da ekonomik, politik ve kültürel egemenliğini perçinlemek gayesiyle kendisine bir düşman belirlemiştir. Kapitalizmin bayraktarı ABD ne de olsa savaşa son noktayı koyarak dünyayı kurtarmıştır. Ona göre sırada en az Hitler ve Mussolini kadar tehlikeli bir düşman vardı: Komünizm.
Sayfa 37 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okuyacak
Birinci Dünya Savaşı'nın sona erişiyle beraber liberal insanın sonu gelmiştir. Liberal anlayışın temeli olan birtakım ekonomik, politik, etik ve toplumsal değerler bu dönemde geniş bir masaya yatırılmış ve masadan 20.yüzyıla damgasını vuracak olan farklı bir toplum profili çıkmıştır. Burada toplumun farklılığından kasıt tamamen iktidar ile olan ilişkisinin değişimi ile ilgilidir. Yönetim, toplum merkezli iken artık devlet ve iktidar merkezli bir hal almıştır. Özgürlükçü ideallerin iflası Avrupa'da faşizmi doğurmuştur. Demokrasiye duyulan inanç kaybolmuş, 18. ve 19. yüzyılın bireyciliği ve özgürlükçülüğü yerini ulusal lider yani başka bir değişle tek parti rejimlerine bağlanmaya bırakmıştır. İkinci Dünya Savaşı'na kadar Avrupa tarihini artık birey değil "lider"ler, yani faşizm belirleyecektir. Birey seve seve ve göz göre göre özgürlüğünü bu liderlerin eline vermiş ve daha da hazini bunu vatanseverlik kisvesi altında yapmış ama herhalde tüm bunlardan daha da acısı bunun vatanseverliğin bir gereği olduğuna kendisi de inanmıştır. Ulusal çıkarlar özgür düşüncenin üstünde, bireyler ise bir partinin, komitenin ya da ulusal liderin denetimi altında tutulmuştur. Bu ortak çıkarlar bireyin devlet tarafından yutulmasını da haklı göstermiştir.
Sayfa 31 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okuyacak
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.