“Bir insanı, diğerinden ayıran hususiyet nedir? Dış şartlar mı? Olamaz. Nedir o halde? Kazanç ve kayıp hakkındaki telakkisidir. Turgut da üniversite giriş imtihanını bin bir zorlukla kazanınca bu hayati sualle karşı karşıya kaldı: ne demekti bu? Kazanç mı, kayıp mı? Acele cevap verdi: ‘Kayıp' dedi. Ah! İşte burada hata etti. Neden bu kadar acele davrandı? Neden acısının biraz hafiflemesini bekleyip de biraz daha soğukkanlı olabileceği bir zamana kadar dayanamadı? Neden, neden? Bu vahim hükmü, ondan sonraki bütün harekâtına da tatbik etmek gibi ikinci elim hatayı da hemen yaptı. Koparıp atsaydı bütünlüğünü bozan bu acıklı tarafını da geri kalanı kurtarsaydı hiç olmazsa. Yapmadı. Kendini, rakipsiz saydığı konuların dışında, bir daha hiçbir zaman tecrübe etmemeyi ve kuvvetsiz olmayı uygun buldu. Tabii, mantıkî neticelere götürme oyunuda birdirbir ve lik gibi bir çocuk oyunu olarak mazide kaldı. İşte, düşüşü de bu anda başladı. Bu satırların yaratıcısı ve yakın arkadaşı, onun bu metamorfozuna şöylece tarih düşürdü:
“Yıl bin dokuz yüz elli üç, baktı Turgut vaziyet güç; Mantık yardım etmedi hiç. Oldu tam bir eyyamgüder.
Bana göre, oldu heder."