Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.2
Yazarın Körlük kitabı ne kadar akıcı ve merak uyandıran bir kitapsa, Görmek kitabı tam tersiydi.Körlük kitabının devamıydı diyemem, çünkü Körlük teki karakterleri Görmek te kitabin yarisindan sonrasinda görüyoruz.Kitabin ilk yarısı siyasi konuların uzatılmasıyla sıkıcıydı,ikinci yarısında Körlük teki karakterlerin gelmesiyle bir nebze okuma istegi uyandirsa da yeterli bulmadım.Heyecan ve merakla okumaya başladığım kitap beklentimin çok çok altında kaldı.Saramago'nun noktalama işaretlerini kullanmaması okurken bu kitapta beni daha fazla yordu.Sayfalarca uzayan paragraflar,bitmek bilmeyen virgüller.Karmaşık geldi.
Uzun süre önce aldığım ama okumak için senelerin geçmesini beklediğim bir kitabı daha bitirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. :) Yanılmıyorsam kitabı lise son sınıfta almıştım. Üniversitedeyken bir kez okumaya başlamıştım. Ancak nedendir bilmiyorum o zamanlar son derece sıkıcı bir kitap gibi gelmişti ve henüz yarısına bile gelmeden okumayı bırakmıştım. Bu kez öyle olmadı. İlk yarı gerçekten daha ağır bir dille yazılmış, bunu kabul ediyorum. İkinci yarısı çok daha hızlı akıyor. Kitap yazarın bir anlamda kendi iç yolculuğunu anlatan bir hatırat niteliğinde. Yazarın insanın iç dünyasını yorumlaması, derin psikolojik analizleri, gözlem yeteneği gerçekten harika. Sadece bu yönüyle bile okunması gereken bir kitap. Zaten ikinci bölüm dışında herhangi bir olay örgüsüne yer verilmiyor. Birkaç saat içerisinde bile bitirebileceğiniz bu eseri okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar...
Stefan Zweig maddi ve manevi açıdan hayatının zirve noktasını yaşarken Nazilerin iktidar gelmesinin akabinde sokaklarda eserlerinin yakılmasına şahit olmuş ve yasaklı yazarlar arasında kendine en üst sıralarda yer bulmuştur. Bunun sonucunda ülkesini terk etmek zorunda kalarak nihayetinde soluğu dünyanın bir ucunda, Brezilya'da almıştır. Nazi
youtu.be/77PE_2RPMac
Selamlar efendim! Kitabı detaylı incelediğim Youtube videoma yukarıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Dikenler ve Güller Sarayı serisinin 3.1 kitabı Buz ve Yıldızışığı Sarayı ile karşınızdayım. Bir yan kitap olarak ele aldığımızda fena olmayan bir kitap. İlk başlarda biraz fazla detay ile sıktı lakin kitabın ikinci yarısı daha iyiydi. Hatta ve hatta kitabın son 20 sayfası serinin 4. Kitabının başlangıcı olduğu için heyecanla okudum. Nesta benim çok sevdiğim bir karakter ve okurken çok fazla eğleniyorum. Dördüncü kitap için oldukça heyecanlıyım. Bu kitaba dönecek olursak sıkıntılardan bir tanesi de kitapta olay olmaması. Bolca bilgi var, detay var ama olan olay sayısı baya baya az. Bazı yerlerde birinci şahısla, bazı yerlerde üçüncü şahısla yazılmış.
Dil olarak oldukça akıcıydı. Artık zaten yazarın kalemini iyi biliyoruz. Kurgu olarak maalesef başarılı diyemeyeceğim. Bazı önemli noktalar vardı, yeterli miydi? Bence değildi. Eğer çok çok fazla bu seriyi sevmediyseniz okumazsanız bir şey kaçıracağınızı düşünmüyorum efendim.
Savaş taze bitmiştir. Hala barış görüşmeleri sürdürülürken Feyre ve Rhysand kendilerini insanlara yardım etmeye, yaralarını sarmaya adar. Yaklaşan Kış Gündönümü ile Feyre kendisine biraz tatil vererek, içinde çürümeye yüz tutmuş resim aşkını tekrar geri kazandırmaya çalışır. Aynı zamanda da hediye almak isterken ne alacağına bir türlü karar veremez.
160 yıl öncesinden cesur bir örnek: Bugün dahi yapılamayan...
19yy aydınlanmasının büyük isimlerinden ve Anglosakson liberalizminin öncülerinden olan yazarın bilimfelsefesi üzerine çalışmaları Russell'ı , toplum felsefesi üzerine olan çalışmaları da neredeyse Marx dahil tüm sol cenahı etkilemiş. Kitap, 1860 yılında yayımlanan #özgürlüküzerine adlı yapıtının ikinci bölümü. Düşünce ve ifade özgürlüğünün temel
otobiyografik bir roman olduğu için öncelikle yazarın hayatından biraz bahsedeyim. sylvia’nın babası sylvia küçükken terk etmiş ailesini. sylvia ilk şiirini özlem duyduğu babası için yazmış. annesi mükemmeliyetçi biriymiş ve kızının sınırlarını sürekli zorlamış. hayatı boyunca iyi okullarda burslar kazanmasına rağmen depresyon tanısı almış ve intihar teşebbüsleri olmuş. aslında kitabın ana karakteri ile hayatı çok benzer. kitabı da intiharından bir yıl önce bitirmiş. yaşamı hakkında yorum yapmak doğru olmayacak. ama intihar eden ya da derin depresyonlar yaşayanlar ilgimi çekmiştir. bu kadar derin bir üzüntüyü duymak ve kendi hayatına son vermeyi seçmek bana uzak ama merak uyandıran bir şehir gibi geliyor. kitabın dili oldukça basit geldi. özellikle ilk yarısı bir ergenin günlüğü gibiydi yine de bazı ipuçlarını yakaladım depresyonuna dair. ikinci yarısını daha büyük bir ilgiyle okudum. sylvia’nın aşk hayatı, sağlık durumu ve hayata karşı fikirlerinin çoğu kez altını çizdim. benim için okuması kolay ama içerdiği hüzün açısından kalp kırıcı bir okumaydı.
instagram.com/p/CWvLGizNdEQ/?...
