Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatın birinci yarısı, mutluluğa karşı duyulan yorulmak bilmez bir özlem olduğu halde, ikinci bölümü acı dolu bir kor­ku duygusuyla kaplıdır. Çünkü, mutluluk denilen her şeyin kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin bulunmadığı fark edilmiştir artık.
Candan Azizim Rıfat'ım, Mektubunuzu aldım. Dünyalarca memnun oldum. Belki taze hayat buldum. Ah, ne diyorum!.. Bu memnuniyet kıyas kabul etmez. "El-Mürasele nısfü'lmuvâsala" (1) derler. Kavuşmak ne büyük şey, kavuşmak, ah... Mektuplaşmak da onun yarısı, değil mi ya! Ah Rıfat'ım, senden ayrı halim nasıldır, hiç tarif istemez. Hemen Allah bizi birleştirsin! Başka elimizden ne gelir. Şimdilik bundan fazla yazamam. Üç gün de yazsam gönlümün derdini anlatamam. Fakat vakit müsait değil. İkinci mektubunuzu beklerim. Allah'a ısmarlarım!.. Ah!.. Ah!.. Saliha
Sayfa 19 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020, 1. "Mektuplaşmak kavuşmanın yarısıdır" anlamında Arapça deyim.Kitabı okuyor
Reklam
Taş bezemenin özellikle 13. yüzyılda, çok zenginleşen Selçuk mimarisinde girift ve başarılı örnekler verdiğini görürüz. Genellikle 13. yüzyılın ilk yarısın­dan olan erken örnekler daha yassı kabartma, tekstil karakterinde bezeme ile dikkati çeker. Konya Sırçalı Medrese (1242-43), Divriği Kale Camii (1180), Divriği Sitti Melik Türbesi (1195-96), Kayseri Çifte Medrese (1205), Aksaray Alayhan (1210-20), Antalya Evdir Han (1215-19) portalleri gibi arkaik karakterli yapılar bu erken stile örnektir. Bu portallerde geometrik ağlar, köşeli desenler, kufi yazı ana dekoru teşkil eder. Bu erken örneklerde dıştan içe doğru önce silmelerle ayrılan çerçeveler görülür. İkinci veya üçüncü sıra­ da geniş bir geometrik bordür yer alır. Basık ve yayvan olan stalaktitli portal nişi yine geometrik bir bordürle kuşatılır ve bu bordür nişin köşelerinde içeri kıvrılarak, içini de dolanır. Stalaktitler iridir. Niş köşeliklerinde rozetler görü­lür. 1217 tarihli Sivas Darüşşifası portali gibi bazı anıtsal karakterli erken örnek­lerde bitkisel desenler de görülmeye başlar. Bu örnek bütünüyle, 13. yüzyıl ikinci yarısına tarihlenen portallerin hazırlayıcısı olur. Daha yüksek kabartma­lı olan 13. yüzyıl ikinci yarısı portallerinde stalaktit nişler uzar, niş iç yan du­varları çeşitli farklı motiflerle bezenmiş sahalara ayrılır.
(Sayfa 9-10)
Hayalini kurdugumuz dünyevi bir mutluluga ikinci kez eristigimizde ilkindekinin yarisi kadar mutlu olabiliriz. O mutluluga üçüncü kez ulastigimizda (ondan mahrum oldugumuz zamanki hislerimizden) çok az farklilik hissederiz. Pek çok arzumuz başlarda ihtiyaçtır, eriştiğimizde mutluluktur, tekrarlandiginda fazlalık ve hatta bazen yüktür. Insan bir mutluluk ögütme degirmenidir. Mazhar oldugu harikulade nimetleri kisa bir süre sonra "olağan" saymada insanin ustine yoktur.
Sayfa 225Kitabı okudu
İlk şiir kitabı Duvar’ın ikinci baskısına (1959) yazdığı önsözdeki “ ... halkçı ve toplumcu şiir, halk yığınlarını sarabilecek geniş soluklu bir koçaklama şiiri tutturmak istiyordu. Böylelikle yeni Türk şiiri yeni koşullara yerleşirken, hem yüzyıllardır değişe değişe sürdürüp getirdiği milli sesi korumuş olacak, hem de halk şiiri geleneği aydın şairlerin işe karışmasıyla yeni bir kan kazanıp değerlenecekti,” sözleri, bir anlamda da bu noktanındaha o günden belirlendiğini işaretler. Yine o önsözde belirttiği gibi, Duvar’daki şiirlerin yarısı bu anlayışla yazılmış ve bu büyük halk şairlerine yaslanmıştır.Ama bu yaslanma sadece biçim ya da söyleyiş açısından değildir. Aynı zamanda şairin toplumcu kişiliği nedeniyle, bu halk şiirinden kaynaklanan ilk dönem şiirlerinde kendisinin “memleket havası” diye tanımladığı köye, köylülüğe, doğaya dönüklük, Anadolu görüntüleri, yaşantısı hâkimdir. Milli değerler, Kurtuluş Savaşı’nın önemi, özgürlük tutkusu, bağımsız bir millet olmak gerekliliği gibi konular bu şiirlerde işlenir. Tabii bu özellikler, şairin 40 kuşağı içinde olmasından ve döneminden de kaynaklanıyor. Büyük bir savaştan, İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkılmış, tek parti yıllarının ağır siyasi baskılarından daha yeni kurtulunmuş ve 60’lı yılların özgürlükçü havası solunmaya başlanmış...
Sayfa 107
Askere çağrılan genç bir psikoloji öğrencisi, askerler arasında şöyle bir uygulama yapar; yemekte askerlerin alması için hazırlanan yiyeceklerin önünde kayısı dağıtmak için durur. İlk gelen bir grup askere, " kayısı istemezsiniz değil mi ?" diye sorar. Askerlerin %90'nı "hayır" diye cevap verir. Sonra ikinci gruba olumlu yaklaşımı dener. "Biraz kayısı istersiniz değil mi?" diye sorar. Askerlerin yaklaşık yarısı "Aaa evet, birkaç tane alırım" diye cevap verir. En son gruba da "secenekli" satış tekniğine dayanan üçüncü yöntemi yani seçim teorisini dener. "Bir tabak mı, iki tabak mı kayısı istersiniz?" diye sorar. Çoğu asker ordudaki kayısıları sevmemesine rağmen %40'ı iki tabak, %60'ı bir tabak alırlar.
Reklam
Bir sigara molası verdik, neredeyse paket bitecek. Başlasın filmin ikinci yarısı, yerimizi bulalım, ölecek miyiz, kalacak mıyız anlayalım. Bakalım nedir oyundaki rolümüzün kıymet-i harbiyesi; ya batalım, ya çıkalım.
Sayfa 21
Gece yarısı nihayet yangının şiddeti azaldı. Öldüklerinden, vazgeçtiklerinden ya da yorgun düşüp uyuyakaldıklarından, yaralıların çığlıkları tamamen kesildi. Yer ve gök sessizliğe gömüldü. Gerçekten vahim bir andı. Tam o sıralarda, Tokyo İmparatorluk Genel Karargâhı'nda Majesteleri İmparator savaşı bitirme kararı almıştı. Yerkürenin kara ve denizlerinin tamamında sahneye konulan İkinci Dünya Savaşı adım adım tempo kazanıyor ve nihayetinde ne tür sorunlara neden olacağı konusunda endişe yaratıyordu ancak atom bombasının birden sahneye çıkmasıyla savaş doruk noktasına ulaştı ve Japonya'nın beklenmedik sonu oldu. Kesinlikle tarihi bir andı.
İthaki YayınlarıKitabı okudu
Zina Haddi
Hadd suçu olan zinā, birbirleriyle evlilik ve mülkiyet gibi bir bağ bulunmayan iki tam ehliyetli, görebilen ve konuşabilen Müslüman veya zimmînin, isteyerek sarhoş olsa bile, kendi rızaları ile cinsî temasta bulunması ve bunu yaparken dört erkek, hür, adil Müslüman tarafından yakalanması demektir. Dolayısıyla tabiî olmayan cinsî münasebetler
"Birbirimiz için mi yaratıldık acaba?.." Pek çok yerde farklı kelimelerle aynı dertleri anlatmış, dualarımızda bile sanki birbirimizi tarif etmişiz. Faruk'un, " Biri olsa beni anlasa, biri olsa bende onu anlasam," duasına ilk cevap rahmetli Arif Çelebi'yken, ikincisi ben olmuşum. Keza o da benim aradığım aynamdı. Derttaşım. Derdimin ikinci yarısı...
Sayfa 571Kitabı okudu
Reklam
-Nəyə görə birəbitdən quşunun qarşısına qırmızı və sarı rəngə boyanmış buğda dənələri tökəndə hansını dənləməli olduğunu bilmir, tərəddüd edir? Adi buğdanı isə o dəqiqə dənləyir. Çünki birinci halda o özünü aparmağın qaydasını bilmir. İkinci şəraitdə isə dəqiq bilir ki, özünü necə aparmalı, hansı addımı atmalıdır. Həyatının müxtəlif situasiyalarında əməl edəcəyi dəyişməz, konkret qaydaları, prinsipləri olmayan insan çaş-baş qalmış birəbitdən quşu kimidir. Qaydalarını gərək heç bir halda pozmayasan. Bax onda səni heç kəs sındıra bilməyəcək. İnsana bu və ya digər şəraitdə necə davranmağın düzgün olduğunu göstərən qaydalar olmasa, geri çəkilib məğlubiyyəti qəbul edə bilər. -Peddi, bəzən qaydalarım olub, ancaq onlara əməl edə bilməmişəm. Gücüm çatmayıb. -Qaydalar işin yarısıdır. Digər yarısı isə möhkəm iradədir. Qaydanın arxasında iradə və əzm olmasa, irəli gedə bilməyəcəksən. Bir də ki, Beel-Zebub! -O nədir? -Maneədir. -Maneǝ? -Bax ondan çox ehtiyatlı olmalısan. Beel-Zebub səni düz bildiyin qaydaların əksinə hərəkət etməyə məcbur edir, həyatını məhv edəcək işlərə tərəf sürükləyir. Beel-Zebub hədsiz rahatlıq tələb edir, iyrənc işlərdən ləzzət alır. Ona tabe olmağın sonunda dibsiz uçurumun ağzı açılır və bütün şərlər oradan çıxmağa başlayır...
Sayfa 334 - BEEL-ZEBUBU RAM ET!Kitabı okudu
Atlantis'de, o masallar diyarında bile, boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yarısı, bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden. Hindistan'ı nasıl aldıydı tüysüz İskender? Tek başına mı aldıydı orayı? Nasıl yendiydi Galyalıları Sezar? Bir ahçı olsun yok muydu yanında onun? İspanyalı Filip ağladı derler batınca tekmil filosu. Ondan başkası acaba ağlamadı mı? Yediyıl Savaşını İkinci Frederik kazanmış ha? Yok muydu ondan başka kazanan?
Olasılık nedir?
Olasılığın fizikteki anlamı yaşamdaki sıradan, ya da kumarhanedeki anlamıyla, tamı tamına aynıdır. Bu, belli bir olgunun gerçekleşmesinin şansı ya da olabilirliğidir. İyice dengelenmiş bir parayla düzgün olarak yazı-tura atılırsa tura gelmesinin de yazı gelmesinin de şansı elli-ellidir. Dolayısıyla her iki sonucunda olasılığı tamı tamına 1/2. Bu
Sayfa 376 - Alfa Bilim
Filistinli şair Murid Barghouti "İnsanları yerlerinden yurtlarından etmek istiyorsanız bunun en kolay yolu hikayeyi ikinci bölümden başlatmaktır" der. En kötü yalan, yarım gerçektir. Bir şey yalan olduğunda yalan olduğunu biliriz; ama yarım gerçeğin yalan olduğu söylenmeyebilir, yarısı gerçektir ve yalandan daha tehlikeli bir durumla karşılaşılır. Avrupa ülkelerinin Afrika' yı ve birçok ülkeyi sömürüp insanlara işkenceler, eziyetler, yokluklar yaşattıkları hikayeyi eğer Avrupalıların kıtaya gelişinden değil, yerlilerin gelenlere ok atmalarından başlatırsanız hikaye bambaşka bir boyuta girer.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.