enes

enes
@ikiyuzotuzdokuz
Bizi "hep başka biri olmaya zorlayan bir dünyada kendimiz kalmak" zor iştir. Bizi hep uyutmaya, bir makine aksamına, kolayca güdülebilir bir sürü insanına dönüştürmeye çalışan bir dünyada duygusal canlılığı korumak çetin meseledir. Umudu, merhameti ve şevki diri tutmak büyük davadır.
Reklam
Dinlemek
İletişimin konuşma biçimi etkin görülürken dinleme kısmı hep edilgen algılanır. Can kulağıyla dinlemekten bahsettiğimizde iletişimin iki yönünün de ne kadar can alıcı olduğunu söylemiş oluruz. Hatırlayın, çocuklarımızın ağzından dökülecek ilk kelimeyi nasıl sabırsızlıkla bekledik, bu kelimeyi nasıl coşkuyla karşıladık. Lakin zaman içinde kelimeler çoğaldıkça sanki sözün büyüsü de kaybolur oldu.
İzin Verici / Otoriter / İkna Edici
10-11 yaş arası çocuklarda üç ebeveyn tarzını karşılaştıran deneysel bir çalışmada şu tarzlar belirlenmiştir: İzin verici (kural yok), otoriter (katı bir şekilde dayatılan kurallar), ikna edici (açıklanan kurallar). [Jago R, Parental sedentary restriction, maternal parenting style, and television viewing among 10- to 11-year-olds, Pediatrics, 128,2011.] Bu tarzların her biri için günde 4 saatten fazla TV izleyen çocukların orası sırasıyla %20, %13 ve %7 şeklindedir. Bu son sonuç, belirlenen sınırların gerekçesini çocukluktan itibaren açıklamanın önemini vurgulamaktadır. Açıktır ki uzun vadede tamamen etkili olabilmesi için kısıtlayıcı önlemler keyfi birer ceza olarak değil, olumlu birer gereklilik olarak görülmelidir. Çocuğun sürece bağlı kalması ve faydaları içselleştirmesi önemlidir. Arkadaşları canları ne isterse yaparken kendisine neden izin verilmediğini sorduğunda, arkadaşlarının ebeveynlerinin konuyu yeterince incelememiş olabileceğini ona açıklamak; ekranların beyni, zekası, konsantrasyonu, okul sonuçları, sağlığı vb. üzerinde büyük ölçüde olumsuz etkileri olduğunu söylemek gerekmektedir; ve ona nedenleri açıklamak gerekmektedir.

Reader Follow Recommendations

See All
Şüpheli Hususlar
ŞÜPHELİ HUSUSLARDAN KAÇINMAK İmam Gazâlî şöyle demiştir: Bazı bilgisiz, cahil insanların zannına göre: "Helal kaybolmuştur ve helale giden yollar ise tamamen kapalıdır. Hatta yeryüzünde tatlı kaynak suları ve sahipsiz arazilerde yetişen otlar dışında helal namına bir şey kalmamıştır. Zira bunların dışındaki her şey günahkar eller tarafından kirletilmiş, fasit uygulamalar ve işlemler dolayısıyla bozulmuştur. Halbuki durum hiç de böyle değildir. Aksine Rasulullâh Aleyhisselam şöyle buyurmuştur: " Helal bellidir haram bellidir. Bu ikisi arasında ise şüpheli hususlar bulunmaktadır." İşte bu üç unsur, şartlar ne kadar değişirse değişsin birbirleriyle ilişkili olmaya devam edecektir. Aslında kaybolan ise helal bilgisi ve helale nasıl ulaşacağı konusudur. (Gazzâlî, İhyâu ulumiddin, V, 20; Münavi, Feyzul Kadir, III, 424-425.) HARAM MAL YAYGINLAŞTI DİYE TİCARETİ VE BUNLARDAN YEMEYİ TERK ETMEK GEREKMEZ İmam Gazâlî bununla birlikte şu bilgileri de vermektedir; "Bir kimse dünya malına haram karıştığını kesin olarak bilse bile alışverişi ve bunları yemeyi terketmekle yükümlü değildir. Zira bu büyük bir sıkıntı ve zorluk doğurur. Halbuki dünyada böyle bir sıkıntıya yer yoktur. (...) Fakat bunların haram düşüncesiyle çoğu şeyden uzaklaşmaları vesvesecilerin takvası nev'indendir. Zira buna dair Rasûlullah'tan herhangi bir bilgi nakledilmediği gibi sahabeden de nakledilmemiştir. Zaten hiçbir toplumda ve hiçbir dönemde böyle bir uygulamaya bağlı kalınması düşünülemez. (İhyâu ulumiddin, V, 46)
Sayfa 138Kitabı okudu
İlmin İbadetten Üstünlüğü
Dört büyük mezhep imamı ve daha birçok İslâm alimine göre nafile niteliğindeki ilimle iştigal etmek, nafile ibadetten daha üstündür. Zehebi'nin naklettiğine göre Abdullah b. Abbas bunu ifade etmek üzere: "Bir anlık ilim müzakeresi, bütün bir geceyi ihya etmekten daha hayırlıdır." demiştir. (Zehebi, Tezkiratü'l-huffaz, I, 41.)
Reklam
O Benim Kabul Olmuş Duam
"(..)Bizim evde öncelik güler yüz. Örneğin eşim bana, " Kap kap yemek yapmaktan yorulup yüzün düşük kapıyı açacağına, bir tost yapalım, güler yüzle kapıyı aç." der. Her gün öperek karşılarım. Gün içinde mesajlaşırız hâlâ. Durduk yere gider sarılırım. Küçük notlar yazarım. Ve bunları ona sonsuz şükran içinde yaparım. Kabul olmuş duam hocam o benim. Kıyamam kırmaya, üzmeye. (...) "
Sayfa 126Kitabı okudu
İletişim olgunluğu
İnsan insana sohbetin olmadığı yerde, bitmemiş hesaplar vardır.
Sayfa 109Kitabı okudu
"Kayın"ların önemi
Deneyimli bir ev kadını kendi evliliğe bakarak şu gözlemde bulunuyor: "Evlilik aslında sadece iki kişiymiş gibi başlayan, ama özünde çoklu bir ilişki. Bir kere şunu kabul edelim, eşimizin de bir ailesi var ve tabii ki bizim de. Demek istediğim onlar da bir anne babanın değerli varlığı bizler de... Evlenince şunu fark ettim ki eşlerin birbirine duyduğu saygı ve sevgiyi birbirlerinin ailelerine de gösterebilmeleri gerekir. Çünkü iki gönül bir olunca samanlık seyran olur sözü evlilik için geçerli değildir.
Bir bakış...
Bir kadının mahrem tanıklığı içinde erkek hem erkekliğini hem de insanlığını keşfetme ve geliştirme olanağına kavuşur. Sevdiği ve değer verdiği bir kadının bir saniyelik bakışı erkeğe, "Sen benim kahramanımsın!" mesajını verirse, erkek o bakışla varoluşunun en anlamlı en coşkulu anını yaşar. O andan itibaren erkek, o kadın için dağları devirmeye hazırdır. Aynı kadın erkeği başka bir bakışla sıfırlayıp yok edebilir. ... Victor Hugo, bir şiirinde bakışların gücünü şöyle dile getirmiş: BAKIŞLAR Bir bakışın kudreti bin lisanda yoktur Bir bakış bazen şifa bazen zehirli oktur... Bir bakış bir aşığa neler neler anlatır Bir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır. Bir bakış bir aşığı aşkından emin eder.
Nikahın etkisi
Abdullah b. Abbas ra rivayet ediyor: Allah Resulu aleyhisselâm şöyle buyurdu: "İki kişi arasında nikah kadar sevgiyi arttıran başka bir şey yoktur." (İbni Mâce 1847; Sahih)
Reklam
Hristiyanlıkta Evlilik
Günümüz Hristiyanlık anlayışına göre cennetteki bu yasak ağaçtan kastedilen Âdem ile Havva'nın birbirine cinsel yönden yakınlaşmasıdır. Hatta Hristiyanlıkta bu yüzden evlenmeme ibadet ve sevap sayılmıştır. Diğer yandan kiliseler, ilk insanın işlediği bu suçun, kıyamete kadar doğan her yeni çocuğa geçtiğini, onların da günahkar olarak doğduklarını, ancak vaftiz edilmek suretiyle cehennemlik olmaktan kurtulabileceklerini öne sürmüştür." [Elmalılı, Hak Din Kur'an Dili, I, 276]
Okyanuslar kadar derin bir uçurum...
"İnsan için iki trajedi vardır." der Oscar Wilde. Birincisi arzularının tatmin olmaması, ikincisi ise tatmin olması. İçindeki boşluk dolduğunda ayrı bir çukurun içinde bulur kendini. Boş kaldığında ise okyanuslar kadar derin bir uçurumun...
Mesih'in Dini Değil, Mesih Hakkında Din
2.yüzyıldan itibaren Akdeniz Havzası'nın dört bir yanında birçok farklı akım mevcuttur. Bu akımların mensupları Mesih'ten sonraki nesillere hangi öğretilerin miras kaldığını tartışıp durmuşlardır. Onların hemen hiçbiri, Mesih hakkında şüphelerini sağlıklı şekilde giderecek yol bulamamışlardır. Bu yüzden de Mesih'in değil, kendilerinin Mesih'in şahsiyetinde müşahede ettiklerinin peşinden gitmişlerdir. Ehrman'ın, Hristiyanlığı "Mesih'in dini değil de Mesih hakkında din" diye tanımlaması bu bağlamda gayet anlamlıdır.
Hristiyanlar Ne Zaman "Hristiyan" Oldu?
Yeni Ahit'i oluşturan metinlerden, Mesih cemaatinin Hz. İsa'dan yirmi, hatta otuz yıl kadar sonraki dönemde bile hâlâ "Nasraniler" diye tanımlandığı ve bu cemaatin tamamıyla Yahudilik içinde bir hareket veya fırka biçiminde algılandığı görülmektedir. Örneğin konuyla ilgili bir pasajda Pavlus, Romalı procurator Felix'in huzurunda (Hıristiyanların veya Hıristiyanlığın değil) Nasraniler fırkasının liderlerinden biri olmakla itham edilmiştir. [Elçilerin İşleri, 24:5] Pavlus bile ironik bir biçimde, bugün Yeni Ahit'te bulunan mektupların hiçbir yerinde Hıristiyan diye bir sözcük kullanmamıştır. Hıristiyanlık sözcüğüne gelince, bu da ilk defa 2.yüzyılın başlarında, yani Hz. İsa'dan neredeyse 70 80 yıl sonra, Antakya cemaatinin o zamanki lideri Ignatius tarafından kullanılmıştır.
Hristiyanların İncil Anlayışı
Hristiyan dünyaya göre İncil (müjde), Müslümanların anladığı şekliyle "Allah'ın Hz. İsa'ya nazil olan ayetleri" olmayıp, Mesih'in çarmıha gerilip dirilişini ve insanlığın bu sayede elde ettiği kurtuluş haberini ihtiva eden anlatılar veya yazılı metinlerdir. Zira İncilleri kaleme alan meçhul yazarlar, Mesih'in öyküsünü anladıkları şekliyle nakletmek ve Mesih'in dirilişine atfettikleri önemi dinî bir kurtuluş ögretisi halinde başkalarına da yaymak amacı taşımıştır.
...وهو (العالمين) مشتق من العلامة لأن العالم علامة على وجود الخالق ...bu (Âlemin) alâmetten türetilmiştir çünkü Âlem, Yaradan'ın varlığının bir alâmetidir.
Sayfa 20
Reklam
Şengör ve Tesettür Sorunu
Şengör, "bilimin rehbirliği" ni kullanarak tesettürün demokratik hak olarak sunulmasının hatalı olduğu sonucuna varır. O, vücudun güneş görmemesinin biyokimyasal açıdan insan bedenine zarar vereceğinden ve vücudun havalanması gerektiğinden bahsettikten sonra tesettürün "dişiyi saklanması gereken bir mal düzeyine indirgeyerek, bireyin ötesinde, toplum yaşamına zarar" verdiğini söyler. Şengör, tesettürün insan ve toplum yaşamına zararlı olduğuna, dolayısıyla onu yasaklamanın demokrasiye aykırı olmadığına hükmeder. [Şengör, Bir Toplum Nasıl İntihar Eder? s.130-131] Şengör'ün, tesettürün insan bedenine olan zararları konusunda haklı olduğunu varsayalım. Bu durumda akla şu soru gelecektir: Demokrasiler sağlığa zararlı her eylemi yasaklamalı mıdır? Bu durumda iyi bir demokraside baklava yemek yasaklanmalı, düzenli spor yapmayanlar cezalandırılmalıdırlar. Hatta bir başkası, mevcut bilimsel bulgulara atıfta bulunarak, güneş ışığına gereğinden fazla maruz kalmanın elde edilen D-Vitaminini yok ettiğini ve ultraviyole ışınların cilt kanserine yol açabildiğini hatırlatarak güneş altında yarım saatten fazla bikini giyilmesini yasaklaması gerektiğini savunabilir.
Şengör'ün "dışkı" Savunması ve Getireceği Sonuçlar
Şengör, insanlara dışkı yedirmenin işkence olmadığını çünkü gorillerin de dışkı yediğini belirtmiştir: "Bir kere dışkısını yedirmek işkence değil... Ben bal gibi yerim. Niye biliyor musun? ...Ben bunların yendiğini gördüm. Bir gün San Diego Hayvanat Bahçesi'nde goriller birbirlerine dışkılarını ikram ediyorlardı. Onlar da bizim gibi primatlar. Gayet güzel, hiçbir şey de olmaz." Bir an için Şengör'ün haklı olduğunu düşünelim ve bunun savunulması durumunda bizleri nelerin beklediğini bir düşünelim. Örneğin Bonobo maymunlarında yetişkinlerin çocuklarla cinsel ilişkiye girmeleri sıradandır. Şengör'ün doğadan ve bilimden rehber edinme yöntemini benimseyen biri aynı mantıkla pedofiliyi meşrulaştırabilir. Veya bazı örümcek türlerine atıfta bulunarak bir kadın eşini yemesini meşru görebilir.