Bir çırpıda bitirmelik olmuş yine. Ama öyle okudunuz bittiniz olmuyor. Düşündürüyor. Anlatılan olaylara hepimiz yaşantımızda hakimiz.
“İnsan soyu hikaye anlatmadan ve dinlemeden yaşayamaz. Mağara devrinden beri buna ihtiyaç duyuyoruz. Ölümün mutlak olduğunu bilinçle kavrayan tek canlı türü olarak, durmadan mitos yaratıyoruz. Destancılar, hikayeciler, romancılar insana insanı anlatıyorlar. Romancı da yazarken kişileriyle birlikte yaşıyor, onlarla birlikte acı çekiyor, seviniyor, aşık oluyor, korkuyor. Sanki çamurdan bir insan yapıp, içine cam üflemişsiniz gibi. Eğer o can verme işini yapamıyorsanız, o insan çamurdan bir şekil olarak kalıyor. Bu romanda da Mustafa ve Mesude’yi tanıyoruz, onların derdi bizim derdimiz oluyor.”