Ne demek " ins'an " ?
Ne ifade ediyor sana ?
Hani bütün evrene hükmet diye yarattığı o "ins'an"
Ruhumdan ruh üfledim diyo'r
* Hani Rabbin Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini izhar etmişti de kendilerini! kendilerine! tanık tutarak
Ben, Rabbiniz değil miyim demişti; onlar da evet, tanığız, Rabbimizsin
Çok eskidim Ömer
Ellerimle ovuşturunca geçmiyor dünyanın ağrısı..
Şimdi gün batımında
Bir menekşeye gözyaşı dökecek çağımdayım
Ben kapılardan kovuldukça
Pencerelere çiçek bırakan
Bir umuda mülteci idim
Benim kalbimi ihlal ettiler
Bir direnişe son verir gibi.
Nefes alıyoruz ya hani, geri vermek borcumuzu kapatmıyor.
Bu yüzden içimizde biriken fazla oksijene dayanmıyor akciğerlerimiz.
Ödenmemiş bir hesabın borcuyla yaşıyoruz ömür boyu.
Bu ağır yükle bir de aldığımız nefeslere kul hakkı karıştırıyoruz. Hakkı verilmemiş her saniyeyle bir başkasının nefesinden çalıyoruz.
Aslına bakarsan insanın kuşlara imrenmesinde var bir hikmet.
Biz uçmaktan yorulan, hatta bir dala güvenip konarsak düşeriz ihtimaliyle daha yükseklere uçup fezadan düşmeyi göze alanlarız.
Anlayacağın ikimiz de uçabiliyoruz ama kuşların konacak dalı var, konacak cesareti ya da.
Bizimse güvendiğimiz dağların karı eriyip derelerimize karışalı çok oldu.
Yoldaşın dostun, arkadaşın yolda tanınacağı, birini tanımak için uzun yol yapmanın gerektiği sözü doğrudur.
Çünkü yol akla kara olanı ortaya çıkarır.
İnsanın mayası zorluk anında belli olur.
Yol tanıtır. Hem insana kendini hem dosta dostu.
Yol bir oluş ve bozuluş şeklidir.
Öğretmenlerin öğrenci eğitiminde başarılı olmaları için takip etmeleri gereken temel model, "Rab" isminin terbiye sistemidir.
- Ikra'bismi rabbikellezi halak. (Alak Süresi/1)
1)Okumazsan helak olursun.
2)Okuduğunu anlamaz, algılamaz isen helak olursun.
3)Okuduğunu anlar, ve uygulamazsan helak olursun.
Ramazanın on yedinci pazartesi günü, Allah'ın Resûlü Hira dağındaki mağarada..
Bir gece evvel rüyalarında muazzam bir şekil, bir heybet, bir sûret, bir edâ, bir ışık, bir renk görmüşlerdir. Bu <<Na-mus-ül - Ekber>> sıfatlı Cebrail'dir. Büyük ve sultan meleklerden bir tanesi..
Pazartesi günü mağarada murakabe ve ibadetin en derin anında, Allah'ın sevgilisine dünya ve madde perdesinde görünüverdi.
İnsanoğluna mahsus olmayan ufukların ötesindeki bu manzara karşısında ne hâle gelmiştir?
Birdenbire gökler bir perde gibi açılır ve arkasından sonsuzluk âleminin kadrosundan bir şahsiyet, bütün madde tezahürlerini yakıp kül edici, cisim üstü bir cisimlenişle görünüverirse insan ne hâle gelir?
Melek o ânâ kadar öteler âlemini tanımayan fakat bütün alemlerin tacı ve efendisi olarak yaratılmış bulunan peygambere hitap etti.
- İkrâ (oku)..
Âlemlerin Fahri dehşetler ve haşyetler içinde cevap verdi:
- Ben okuyucu değilim. Ne okuyayım?
Sultan Melek ilerledi. Allah"ın Resûlünü kucakladı, kuvvetle sıktı ve sonra bırakarak tekrar etti.
- Oku!
Ve kendisinden yine aynı cevabı aldı.
Bu hâl üç kere tekrarlandıktan sonra Melek, Allah'tan aldığı ve Resûlüne teslim etmeye geldiği ilk ayeti, başından sonuna kadar okudu.
- Oku! Rabbinin ismiyle başlayarak oku! O Rabbinin ismiyle ki, insanı uyuşmuş kandan yarattı. Kalem vasıtasıyle insanlara ilim veren, bilmediği şeyleri öğreten ve yaratmak yalnız kendisine mahsus olan Kerem Sahibi Rabbinin ismiyle oku!
Dışarıya fazla anlam yükleyince evin anlamı , ruhu ve pütürlü duvarları zarar görüyor.
İnsanın içeride sürekli kendi muhasebesiyle, iç sesiyle konuşmalar yapması da tam tersine kendisini yıpratıyordu.
Bu birçok durum için böyleydi. Hep ölçülü olmak ve ölçüde kalmak için müthiş bir çaba içinde olmak gerektiğini anlıyordum.