Hayata, onu bütün ayrıntılarına kadar kafamda yaşatarak atıldım ve tıpkı önceden okunmuş bir kitabın kötü taklidini okur gibi bunaldım, tiksinti duydum.
Aşkım hiç kimseye mutluluk getirmedi çünkü sevdiklerim uğruna hiçbir şeyi gözden çıkarmadım. Kendi adıma sevdim, kendi zevkim için; onların duygularını, sevecenliklerini, sevinçlerini ve kederlerini iştahla tüketerek kalbimin garip bir ihtiyacını karşıladım- hiç doymak bilmedim.
Evet, ancak özgürlüklerini ellerimize teslim ederek gösterdiğimiz yoldan gidince tam anlamıyla özgür olacaklarına inandıracağız onları. Peki haklı mıyız yoksa yalan mı söylüyoruz?
Zayıf bir ruh, doğanın olanak verdiğinden daha ağır bir yükü kaldıramıyorsa ne yapsın? Senin yalnız seçme kimseler sadece onlar için geldiğin doğru muydu?
Dedim ya sana, zavallı bir yaratık olan insanoğlunun baş derdi, kendilerine doğuştan bağışlanan özgürlükten sıyrılıp bunu bir an önce başkalarına devredebilmektir. Özgürlüklerini, vicdanlarını huzura kavuşturana pekala teslim edebilirler.
Başı boş kaldıkça hemen tapınacağı bir Tanrı bulmak insanoğlunun en büyük kaygısıdır. Ama önünde dize gelecekleri Tanrının değerinin su katılmadık cinsten olmasını da muhakkak isterler, tanrının büyüklüğünü herkes kabul etmiş olmalı... Çünkü bu zavallı yaratıkların tasası yalnız senin benim için tapınacağımız bir varlık bulmak değil, herkesin illa hep birlikte, imanla baş tacı edecekleri birini bulmaktır. İşte bu ortaklaşa tapınma ihtiyacı hem tek tek, hem toplu olarak bütün insanların ta ilk yüzyıllardan beri başlıca ıstırap konusu olmuştur
Bize hayran olacaklar, başlarına geçip onları ürküten özgürlükten kurtarmaya razı olduğumuz için bize Tanrı gözüyle bakacaklardır; özgür kalmaktan bu derece korkar bunlar!