Dedikodu yapmak hikaye anlatmak daha doğrusu hatırlamak gibi.Devamlılık kurgusuna yakın bir mantığı var. Süreklilik hissi uyandırılarak gereksiz bölümler atılıyor. Sansasyonel, ilginç , önemli olaylar birbirine bağlanıyor.
Söylentiler... (Sevdim bu anlatımı, böylece saklamak istedim.)
Gitgide daha çok benzeriz varlıklarımızın o kadim gözcüsüne, .. .. içlerinden kimilerinin dünyanın çoğunu kaplayan ve başını döndüren, tüm o abartılı jestlerle dünyayı bitap düşüren çığırtkanlardan ve gösteriş meraklılarından çok daha ilginç veya tuhaf, çok daha bireysel, çok daha net hikayeler sakladıklarını veya taşıdıklarını bildiğinden, belki
Sayfa 289 - YKYKitabı okudu
Reklam
Selçuklu Bütçesinde Eğitime Ayrılan Pay Melikşah tahta geçtikten sonra Divan toplantısında her kurumun kendi bütçesini yapmasını istedi. Çalışmalar başladı. Gelirler toplandı, giderler hesaplandı. Nihayet bütçeler Sultan Melikşah'a arz edildi. Melikşah, hepsini tek tek inceledikten sonra: "Görüyoruz ki bütçemizde yoksullara,
Sayfa 251Kitabı okudu
"Duyuları olan ama duyguları olmayan bir adam,kimseye dokunamıyor,aşk ve nefret duyamıyor, egosu yok ve hayvanlarla konuştuğuna inanıyor. Bu hikaye, cinayetten daha ilginç bir hale geldi."
"Ginny nasıl bu hale geldi?" diye sordu Harry. "Bu ilginç bir soru" dedi Riddle hoşnut bir sesle. "Epey de uzun bir hikaye. Sanırım Ginny nın bu hale gelmesinin asıl sebebi, görünmez bir yabancıya kalbini açıp bütün sırlarını dökmesi."
Sayfa 284Kitabı okudu
Ama işin en ilginç yanı ne biliyor musun? Dünyevi hayatımız da aslında bu rüya aleminden pek farklı değildir. Rüya bilinçsizlikse, hayatta yarı bilinçsizlik halidir. Ve gerçek hayatta da zihin boşluklara katlanamaz; tutarlı, sağlam bir hayatın devamını srzu ettiğinden de o boşluğu doldurmak amacıyla harekete geçer, haliyle hemen bir hikaye aramaya koyulur Birgül boşluklar sanrılarla doldurulur. Yine burada da hikayenin mantıklı olup olmamasının bir önemi yoktur. Çünkü doğrularda daima boşluk bulunur. Bir düşünsene, dünyada binlerce hikaye var ve herkes inatla kendi hikayesinin doğru olduğuna inanıyor. Anlayacağın, ya inanırsın ya uyanırsın kuralı gerçek hayat için de geçerlidir; ya inanırsın ya da ölürsün. Ve inan bana dostum, hiçbir ölümlü bundan kaçamaz. En inançsız insanın bile derinlerde inanageldiği mutlaka bir kendi hikayesi vardır , farkında olmasa, inanmamayı marifet sanıp şiddetle inkara kalkışsa bile. Ve sanma ki inançsızlık iddiasında olup, bunu yerli yersiz dile getiren özenti tipler, inananlardan daha akıllıdır. Marifet inanmakta ya da inanmamakta değil, gerçeği arama cesareti gösterebilmekte, hem de asla bulamayacağını bile bile. Tarihte sadece bir kişi yan çizmeyip gerçekten bu cesareti gösterebildi, o da ne yazık ki bir ata sarılırken aklını oynattı. ( Friedrich Nietzsche)
Sayfa 337Kitabı okudu
Reklam
"Yunan mitolojisinde mutluluğu nerede aramak gerektiğini özetleyen çok güzel bir hikaye vardır. Mitoloji ile alakalı olanlar bilir. Zeus da dahil olmak üzere, 12 baş tanrının evi ve birçok efsanenin merkezi olan Olympos Dağı'nda geçen bir hikaye bu. Hikaye bu ya, tanrılar Olympos Dağı'nda toplanmış, mutluluğun sırrını saklama kararı almışlar. İnsanlar bulduğu zaman onu, kıymetini bilsin istemişler. Tanrılardan biri onu yüksek bir dağın tepesine saklayalım demiş. Diğeri yerin yedi kat dibine gömelim ki erişemesinler diye önermiş. Bir diğeri okyanusun en derinini önermiş. Nihayet bir tanrı en ilginç fikri sunmuş: Mutluluğun sırrını insanların yüreklerine gömelim. Nasıl olsa oraya bakmayı akıl etmezler!"
Timur'un Başarısının Sırrı Bir adam bir gün Timur'a sordu: "Sultanım! Başarının sırrı nedir?" Timur adama: "Şimdi sen parmağını benim ağzıma sok, ben de parmağımı senin ağzına sokacağım ve aynı anda ısıracağız... O zaman başarının sırrını anlayacaksın!" dedi. Parmaklar ağızlara sokuldu ve aynı anda ısırma işlemi başlatıldı. Timur sabrederken, adam can acısıyla "aahhhh” deyip ağzını açınca Timur parmağını kurtardı ve adamın parmağını ısırmaya devam etti. Sonra şöyle dedi: "İşte başarının sırrı! Aaaahhh demek, karşısındakine fayda verir. Sabredeceksin dostum, sabredeceksin."
Sayfa 123Kitabı okudu
Yıllar önceydi, Doğu Türkistanlı bir arkadaşım bu esaret durumunu ilginç bir hikaye anlatarak ifade etmişti. "Çinliler bölgeye gelmeden önce vatanımızda türlü türlü kuşlar, keklikler, serçeler, kumrular ve bülbüller rahatça gezer, nağmelerini dillendirirlerdi. Çinlilerin bir inanışına göre, her çinlinin yaptığı her hatadan sonra bir kuş yemek adetleri vardır. Artık vatanımda bülbüller ve hiçbir kuş ötmüyor. Merhum Mehmet Akif'in Bülbül şiirinde dediği gibi dolaşsın, sonra, İslam'ın harem-gâhında namahrem... Matemi söyleyecek bir bülbülün bile olmaması ne garip. "
Sokrates'in Son Arzusu Sokrates, zehirlenerek idama mahkum edilmişti. Zehiri eşsiz bir sükunetle ve elleri titremeden içti. Tesiri kısa bir süre sonra bütün vücuduna yayılmıştı. Bir aralık yüzündeki örtüyü kaldırdı ve başucundaki Kripton'a: "Asklepyos'a bir horoz borçluyuz. Parasını ver, unutmal dedi. Ve sustu. Kripton, "Peki, olur" dedikten sonra ilave etti: "Fakat bize başka bir diyeceğiniz yok mu? Bu suale artık cevap veren olmadı. Son sözünü borçlarının ödenmesini hatırlatmakta kullanmıştı. Doğruluk yolunda ölümü hafife almak, o insanları bir ufuk haline getirmiştir.
565 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.