Bir anlamda, herkesin anıları birbirinin aynıdır. O anılara yol açan olaylar farklı olabilir; ama onlara verdiğimiz değerler değişmez. O anılar bizim yaşamımızdır ve onlara, ancak en kutsal şeylere gösterdiğimiz saygıyı gösteririz.
Doğru dedin. Merhamet ve şefkat dolu bir yürek, sana en büyük yanıtını bu duygularla dolmuş daha büyük bir kalple verebilir. Ne paslanır ne de bu huyundan vazgeçer.
Sabahattin Ali'nin bir kitabı vardır; İçimizdeki Şeytan, bilirsin. "İnsanların en zayıf tarafları sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan
inanma hususundaki hayret verici temayülleridir." diye bir cümle geçer o kitapta. Maalesef öyle, her konuda bir şeyler bildiğini sanıyor insanlar ve o bildikleri sandıkları olguların peşinden körü körüne gittiklerinden haberleri bile vok. Haberi olanda bile bile o hatalarından vazgeçmiyor."
Demek ki ülkemizde de yanlış düşünen, ayrımcılık yapan binlerce insan var. Bu yanlışları düzeltmek biz okuyan, sorgulayan gençliğin elinde değil mi? Hoş, çoğu genç hangi düşünceyi neden savunduğunu, nasıl savunduğunu bile bilmiyor.
Nasip kelimesi gelmişti aklına, herkesin
bir nasibi vardı hayatta ve nasibinin nerede, ne zaman geleceğini kimse bilemezdi Allah'tan başka.
Ne kadar yol yürürse yürüsün nasibinin olduğu durağa varacaktı insan.
Yüreğinde saklanan adsız kıpırtılar gecenin karanlığında yoğun düşlerin ışığı oldu. Ekranda görünen kalp çizgilerine baktıkça kendi kalbi de aynı ritimleri izliyordu sanki. Nefesi her günkü alelade nizamından çok uzaktaydı genç
kızı gördüğünden beri.
Yok yok emindi, rüya değildi. Hayal desen o hiç değildi, evet, bu bu... Bu gerçekti, bu oydu! Yılların azgın dalgalarla, hırçın ve de cevval tokatlarla eskittiği fakat bir türlü unutturamadığı elzem sevdanın iki kahramanı aynı mekânda bulunuyordu.