Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İhtiyaç
Bizlerin iman, ilim, irfan, amel, ihlas ve takvâ bakımından Kur’ân-ı Kerîm’in sonsuz güzellik, nûraniyet ve ruhâniyetteki iklimine doğru yolculuk etmeye çok ihtiyacımız var. Bu bakımdan doğru bir İslâm bilgisine, imanlarımızı yeniden tazelemeye, amellerimizi güzelleştirmeye, ihlas ve takvâmızı artırmaya ihtiyacımız var.
Erkam
Ona göre alim demek, Peygamber varisi demekti. İlmin ve alimin kıymetinin bilinmediği, içinden çekilip alındığı toplumlar en büyük musibetleri uğramış, fakirlikler içinde yüzen toplumlardı. Hemen belirtmek gerekir ki, ilim ve alim değerlendirmelerinde üzerinde durduğu konuların başında bilgi çokluğu değildi vurgu yaptığı. Amele dönüşebilecek bilgi. Yani bilgi, amel, ihlas ve feraset. Eski alimleri anlatırken dikkat çektiği hususların başında onların ilim ve faziletleriyle birlikte feraset sahibi olmaları da gelirdi. Feraset sahibi olmayan alimlerin yakın tarihimizde nasıl kullanıldıklarını ve halkı da yanılttıklarını acı misallerle anlatırdı. Onun için genç ilim erbabından istediklerinin başında ilim ve amelle birlikte, feraset sahibi, yani öngörülü olmalarıydı. Onun günümüz alim ve cemaat önderlerini değerlendirirken üzerinde durduğu hususlardan birisi de, sırat-ı müstakim, İslami çizgideki hassasiyetleri ve ilimleri yanında, siyasi şuur, günün meselelerini doğru algılama, yorumlama ve çözüm üretmedeki yaklaşımlarıydı.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Zühd ve Takvâsı
İmâm Nevevî (rahmetullahi aleyh) ömrü boyunca ilim, amel ve ihlas istikametinde bir hayat sürmüştür. Dünyaya ve dünyalığa meyletmemiş, sade bir hayat sürmüş, hiç evlenmemiş, vefat edinceye kadar ilim ve ibadetle meşgul olmuştur. Nevevî'nin tasavvuf yolunda olduğu ve bu yoldaki hocasının da Şeyh Yâsîn el-Merâkişî'nin olduğu belirtilmektedir. Yine kaynaklarda İmâm Nevevi'nin birçok kerametinin olduğu zikredilmiştir.
Kibir bölümünden alıntılar
Neticeler insanlar için kapalıdır.Aklı başında olan neticeye bakar.Dunyadaki bütün faziletler, akıbet için istenir. Bilmiyorum,belki Allah buna hidayet nasib eder de,benim şimdiki mertebemde olur. Fakat herkese düşen vazife âkıbeti için kendi nefsini ıslah ve kalbini düzeltmekle meşgul olmaktır.Kendisi tehlikede olduğu halde başkasına acımak,
Rub u l Muhlikat
Allah ı bilen,Allah yaklaşan ,Allah için amel eden Allah a doğru say eden ve nihayet Allah katında olanları keşfeden kalbdir. Diğer uzuvlar kalbe tabi ve onun hizmetçileridir. Onlar,kalbin çalıştırdığı alet ve vasıtalardır. Masivalardan temizlendigi zaman, Allah a yaklaşıp saadete eren ve felah bulan bu kalb olduğu gibi,masivayı içine alıp
Îlim ve amel şeriatın bedeni gibidir, ihlas ise Ruh'u gibidir. Îlim hocadan veya kitaptan elde edilir. Amel ise öğrendiklerini tatbik edersin, o senin elindedir. İhlas ise kitaptan ve hocadan öğrenilmez. Efendi babam derdi ki: İmamı Birgivi'nin Tarikatı Muhammediye adlı kitabı baştan sona ihlastır. Sen onu yapraklarıyla yesen sana iğne ucu kadar ihlas gelmez. Peki nasıl kazanılacak? Şeriatın ruhu gibi olan ihlası bize tarikat ve hakikat kazandırıyor." -Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) / Efendi Hazretlerimizin Sohbetleri 3
Reklam
Nasiplenen kullardan olma duâsıyla.. ❥
Bil ki Allah Teâlâ Cenneti, amellerin karşılığı yapmıştır. Mübarek cemâline bakmayı da âmel karşılığı değil bir lütûf ve keremi olarak ver­miştir. Şöyle buyurmuştur : «İyilik edenlere iyilik ve fazlası var. Yûnus, 26» Cemâlullâh'ı görme, ihlâsın netice­sidir. İhlâs Cenâb-ı Hakk’ın kutsî hadisle ifade buyurduğu üzere Allâh'ın sırlarından bir sırdır: «İhlas benim bir sırrımdır. Onu sevdiğim kimsenin kalbi­ ne koyarım.» O'nun mübarek cemâline bakmak, O'nun kadim sevgisinin eseridir. İhlas da sevginin netice­sidir. Sevgi ezelidir. Kulun onda bir rolü yoktur. Ameller, sevginin neticesidir. Kim Allah'ı severse, Al­lah onu, salih amele muvaffak kılar. Salih amele mu­vaffak olan kimseye ma'rifet nuru tecelli eder. Ma'­ rifet kötü ahlâkı ıslah eder. Ve onu iyi ahlaka çe­virir. Çünkü ilim, âmeli gerektirir. Ma'rifet de güzel ahlakı gerektirir. Her ikisiyle âmel eden arifin cemaâli zuhur eder de o, Hak'kın cemâlini şifa'hen görür. Artık anla. Buna götüren sebep ihlâstır. İhlas, ister âmelden, ister pişmanlıktan doğsun, kulu tama­men Allah'a cezbeder (çeker). «Allah gerçeği söyler, O, yola iletir.»
İlim,iman ve ihlas..
Hanımlar hocalık yapmaya meraklılar. "Öğrensek de vaaz etsek "diyorlar, lakin: "Öğrenelim de amel edelim" demiyorlar. Bir insan doktor olsa da hastaları tedavi etmese olur mu? Olmaz. Yani illa ilim, amel ve ihlas. Bu üçü de lazımdır. Millet cehaletten ölüyor.
Sehl b. Abdullah şöyle derdi: “Lâ ilâhe illallah diyen tevhîd ehli çoktur, ama onların muhlis olanları (samîmîler ) azdır.” Sehl yine bir başka sözünde şöyle der: “İlimden nasîbi olan müstesnâ, dünyâ cehâletle doludur. Kendisiyle amel edilen ilim müstesnâ, bütün ilimler sâdece iddiâ ve delîldir. İhlâs ile yapılan amel müstesnâ, bütün ameller boştur. İhlâs ehli olanlar da büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır.”
212 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.