.. kitlelere muhakeme yoluyla etki edilemediğini, ancak bazı üstünkörü düşünce çağrışımlarını anlayabildiğini göstermiştik. Bu yüzden onları etkilemenin inceliklerini bilen hatipler, asla akıllarına değil, duygularına hitap eder. Mantık kanunlarının, üzerlerinde herhangi bir tesiri yoktur.Kitleleri ikna edebilmek için ilk önce onları harekete geçiren duyguları iyi tanımak, onları paylaşıyormuş gibi yapmak, sonra da basit çağrışımlar yoluyla bazı imgeler aşılayıp bunları değiştirmeye çalışmak, gerektiğinde başlangıç noktasına dönmeyi bilmek, hepsinden önemlisi de heran açığa çıkması muhtemel duyguları tahmin edebilmek gerekir. Hatibin, konuşmasının kitle üzerindeki etkisine göre sürekli dilini değiştirme mecburiyeti, önceden hazırlanıp çalışılmış bir konuşmayı daha en baştan güçsüz kılar çünkü önceden tasarlanmış bir konuşmada dinleyicilerinkini değil, kendi düşüncelerini takip eder. Bu sebeple de dinleyicilerin üzerindeki tesiri tamamen sıfırlanır.
Geldi bile
Dünya hakkındaki bilgimiz, ilk elden deneyimler yerine giderek imgeler ve görüntüler aracılığıyla bize ulaştığından, imge ve görüntüler de hızla gerçeğin kendisi haline geliyor.
Sayfa 199
Reklam
ilk geceden bu yana günbegün ka­famda imgeler, jestler, sözlerle kurduğum tüm metin - bir tutkunun yazılmamış romanını oluşturan tüm bu şeyler çözülmeye başlıyor. Bu metin, o canlı metnin sadece kalıntısı, küçük bir izi. Belki o da öteki gibi, bir gün benim için bir hiç olacak.
Sayfa 46 - Can Yayınları
Nurullah Ataç, yolda yürürken beyitler okurdu kendi kendine; sevdiği, seçtiği Divan beyitlerini yazmıştı bir deftere, "O koca koca divanlarda güzel beyit azdır, ama aramaya değer" derdi. Sonra ben de öyle bir defter tutmaya kalktım, ama sürdüremedim, bıraktım gitti. O şiir, Divan şiiri, gittikçe unutuluyor, genç ozanlarımız onun tadını
Çocuk ve Ekran...
Beynimiz bizleri görsel yanılgıya düşürecek şekilde düzenlenmiştir. Her ne kadar çok sayıda duyumuz olsa da genelde görme hep en baskınıdır. Beynimiz renkli ve hareketli şeylere bakmayı yeğlediğinden, gördüğümüz bazı imgeler bizde güçlü tepki- ler doğurabilir. Dolayısıyla ekranda renkli ve hareketli bir şey var- sa, izleyen kişi dikkatini hemen oraya verecektir. Bu ilk etapta kötü bir şey değildir aslında. Fakat zamanla o ka- dar keyif verici bir şeye dönüşür, beyni o kadar kendine bağlar ki daha az uyarıcı, daha az cafcaflı duyu verilerindense bunu tercih etmeye başlarız. Ekranın hakimiyetine girmiş bir bebek veya çocuk dünyayla ilgili bir şeyler öğrenebileceği daha kritik deneyimleri kaçırır. Halbuki o çocuğun bir şeylerin kokusuna, dokununca verdiği hisse, tadına bakıyor olması lazım. Dünyayı tüm duyu araçlarıyla anlamlandırmaya çalışmalı. Hani bebekler her şeyi ağzına sokar ya... Aslında mor çiçeğin tadını merak ettikleri için yaparlar bunu. Dünyayı anlamlandırmaya çalışıyorlardır. Oysa günün dörtte üçünü ekran karşısında, hiçbir şeye dokunmadan, hiçbir şey hissetmeden, hareket etme- den, başka insanlarla etkileşim kurmadan geçirirseniz, yaşamın o döneminde hızla şekillenmekte olan kilit beyin bölümlerini de yeterince geliştiremezsiniz. Bir çocuğa dil öğretmenin en iyi yolu onları ekran karşısında oturtmak değil, onlarla konuşmaktır. Çocuklarda dil edinimine baktığınızda, akıcı konuşmanın karşılıklı ne kadar diyalog kurulduğuyla, sözcüklerin ne denli etkileşim içinde ve sohbet ederek kullanıldığıyla ilişkili olduğunu görürsünüz. Yani burada etkili olan, bir aletten duyulan kelime sayısı değildir.
Sayfa 299Kitabı okudu
Kitleleri etkilemenin inciliklerini bilen hatipler, asla akıllara değil, duygularına hitap eder. Mantık kanunlarının üzerlerine herhangi bir tesiri yoktur. Kitleleri ikna edilmek için ilk önce onları harekete geçiren duygular iyi tanımak, onları paylaşıyormuş gibi yapmak, sonra da vakit çağrışımlar yolunda bazı imgeler aşılayıp bunları değiştirmeye çalışmak, gerektiğinde başlangıç noktasına dönmeyi bilmek, hepsinin önemlisi de her an açığa çıkması muhtemel duyguları tahmin edebilmek gerekir.
Reklam
321 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.