Düşüncenin doğasında iletilmek vardır: yazılmak, konuşulmak, gerçekleştirilmek. Düşünce çimen gibidir. Işığı arar, kalabalıkları sever, melezlenmek için can atar, üzerine basıldıkça daha iyi büyür.
"Gölge etme başka ihsan istemem."
Günümüze kadar gelmiş, hemen hemen herkesin
bir gün kullandığı bu lafı Diyojen Büyük İskendere
etmiştir. Corinth'te her zamanki gibi yatmış güneşlenmektedir ve Diyojen'in methini duyan Büyük Iskender gelip tepesinde dikilir. Bonkörlüğünü göstermek için "Dile benden ne dilersen" der ve işte karşılığında da Diyojen ondan güneşinin önünden çekilmesini ister
Büyük İskender "Eğer İskender olmasaydım, Diyojen olurdum" der. Korkusuzluklarını eşit görmüştür. Ne bir eksik ne bir fazla. Düşünün ki hiçbir şeyi olmayan, bir fıçının içinde yaşayan Diyojen, dünyaya hükmetmiş bir imparator ile aynı kefeye konmuştur. Hem de o imparator tarafından.
En büyük meziyet düşündüğünü tam olarak ve karşındakinin anlayabileceği gibi söyleyebilmektir. Elbette Diyojen bilgiden süzülen bir basitliği kastetmektedir.Kelimelerin sıradanlığı fikri de sıradan yapmaz.
"Hayattaki en güzel şey nedir?”
Diyojen: "Basit konuşmak.”
Bu noktada güzel konuşma üstadı olanları eleştirir.Zira insan yapamayacağı şeyleri söylememelidir. Kendisinin tutamayacağı öğütleri vermemelidir.
"Hatipler konuşmalarında adaletle ilgili çok doğru
şeyler söylerler ama bunları gerçekte uygulamazlar."
Derin bir dikkatle beni dinledi, gözlerini gözlerime dikti; sonunda çaresiz kaçırdım gözlerimi. Çünkü bakışlarında yine o tuhaf hayvansı zamansızlığı, o akıl erdirilemeyecek eskiliği fark etmiştim.
Beni kollayıp gözeten bir edayla, "Başka zaman uzun uzadıya konuşuruz bu konuda," dedi. "Görüyorum ki, bir başkasına açabileceğinden daha çok şey düşünüyorsun. Durum böyleyse, düşündüklerini asla tümüyle yaşamadığını da biliyorsun demektir, bu da iyi bir şey değil. Sadece yaşadığımız düşünceler bir değer taşır.