İlksöz: Bu kurtuluş mücadelesi kaç cephede, saymakla yoruldum.
Esir Şehir Üçlemesi'nin son kitabı Yol Ayrımı'ndan tanıyoruz Cehennem Topçu Cemil'i. Yol Ayrımı, 1930 Serbest Fırka dönemi ile ilgiliydi. Yorgun Savaşçı ise mütareke dönemindeki Topçu Cemil'i alıyor merkeze.
Birinci Dünya Savaşı tamamlanmış, Osmanlı savaştan yenik
İlksöz: Kasa her zaman kazanır.
Aşk, belki de sevilmekten çok acı çekmeyi sever, ne dersiniz?
Aleksey İvanoviç de böyle düşünmüş olacak ki sevilmekten ziyade acı çekmeyi tercih eder ve öğretmenlik yaptığı ailenin kızı Polina'ya aşık olur. Polina'nın, "dur bakayım belki daha iyisini bulurum ama sen de etrafımda dolan yine de"
İlksöz: Hiç okunmamış bir kitap biliyorum ben, hiç okunamamış.
Ömer dedesinin anlattığı hikâyelerin içinden birine sımsıkı sarılır, bilinen ama bulunamayan eski bir kitap. Sağdan sola, soldan sağa, yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya okunduğunda hep anlamlı sözcüklere ve anlatıma sahip bir kitap. Eski zamanlardan kalan, içinde binbir sırrın
İlksöz: Başıboş kaldım yaban ellerde.
Pers Kralı II. Dareios ölünce yerine büyük oğlu Artakserkses geçer. Küçük oğul Kyros, tahta göz koyduğu iftirasına uğrar. Anneleri araya girip Kyros'u satraplık yaptığı bölgeye gitmesini sağlar. (Satraplık, Perslerin geniş toprakları idare edebilmek için tarihe sundukları bugünkü eyalet sistemi). Kral
İlksöz: Yaşam vardır ölümle biter, ölüm vardır doğumla başlar.
1930'ların İran'ı, daha doğrusu Güney Azerbaycan denilen İran'ın kuzeyi Erdebil şehri hikâyenin mekanı. Hikâyenin ortasında da ataerkil bir aile. Muhafazakar bir baba, tüm amacı çarşının iyi bir yerinde olan kuru yemiş dükkanını oğullarına devredip onların işi daha da
İlksöz: Yaşam vardır ölümle biter, ölüm vardır doğumla başlar.
1930'ların İran'ı, daha doğrusu Güney Azerbaycan denilen İran'ın kuzeyi Erdebil şehri hikâyenin mekanı. Hikâyenin ortasında da ataerkil bir aile. Muhafazakar bir baba, tüm amacı çarşının iyi bir yerinde olan kuru yemiş dükkanını oğullarına devredip onların işi daha da
İlksöz: Yaşamak istediğimiz hayat, bize yaşatılan hayata yenik düşüyor her zaman.
Herkes iyi bir yaşam ister, hedeflerine ulaşabildiği, sevebildiği, her anından doyasıya zevk alabildiği bir yaşam. Kaçımız böyle bir hayata rastlar ki? Kaçımız ideallerinin tamamına ulaşır, sevdikleriyle doyasıya bir hayat sürer. Bütün bunları başarabilmek sadece
İlksöz: Al Alyoşa'yı vur Nataşa'ya.
"Artık yazmak zamanı", der anlatıcı ve hikâyesine başlar. Çocuk yaşta öksüz kalmış, yörenin varlıklı bir ailesi, Nikolay Sergeyiç ona sahip çıkmıştır. Ailenin bir de kızı vardır, Nataşa. İki kardeş olarak büyürler ama anlatıcının Nataşa'ya karşı olan hisleri farklılaşır. Araya
İlksöz: Fazla Optmistlik Mahveder Adamı.(Foma)
Zamanın burjuvazisinin yani bugünkü sosyetesinin en büyük övünç kaynağı evinde ağırladıkları, misafir ettikleri insanlar. Üç yıl önce bu zamanlarda Proust'la Kayıp Zamanın İzinde dolanırken Mme Verdurin'de, Mme Guermantes'te yaşıyorduk bu hissi. Hatta bazen bu misafirler "evin
İlksöz: Dostoyevski'den salon komedisi.
Mordasov, Rusya'nın taşrası sayılır o yıllarda. Zaten varsa yoksa St. Pettersburg'un başrolü oynadığı dönemde Moskova bile taşradır. Gerçi bir St. Petttersburg olmasalar da taşralar da tabii ki Mordasov da kendi hayatını kendi şanına göre yaşar. Her taşra gibi Mordasov da kendi sosyetesine sahiptir. Hele bir Marya Aleksandrovna vardır ki belki de sakin olabilecek Mordasov yaşamını dedikoduları ile hareketlendirdikçe hareketlendirir. Ama bu hareketlenmeye en büyük katkı Mordasov dışından gelir; Prens K. Zaten bir taşraya dışarıdan gelen her zengin, unvanlı biri hareketlendirir yaşamı. Prens K.'nın zenginliği, malı mülkü herkesin dikkatini çeker ama en çok Marya Aleksandrovna'nın. Kafasında hemen planı yapar, kızını Prens'le evlendirecektir. Üstelik çok yaşlı olmamasına rağmen Prens'in bunama problemi onun için en büyük fırsattır.
Amcanın Düşü, sürgün dönüşü Dostoyevski'nin ilk eseri. Öncekilere pek benzemez, daha mizahı bir hava taşır. Okurken uzun komik Çehov tiyatrosu okur gibi hissettim kendimi. Ama yaratılan karakterler, aktarılan taşra ortamı, insanların davranışları yine Dostoyevski kaleminin niteliğini yansıtıyor.
Dostoyevski Külliyatı okuma süresince farklı olsa da keyifle okuduğum bir eser oldu Amcanın Düşü. Yakında yorumlayacağım benzer formattaki Stepançikovo Köyü ile Amcanın Düşü kitabından en az birisi farklı Dostoyevski görmek için okunmalı bence. Kitapla. Sağlıcakla.
.
.
.
Sonsöz:
Düşümde neler görürüm ben.
.
.
.
Amcanın DüşüFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 20173,287 okunma
İlksöz: Ben acılar çocuğuyum.
Bazı hayatlar hep çileli yollardan geçer. O çilelerin sonu gelir mi diye bekledikçe yeni çile çıkar karşına. Netoçka henüz iki yaşındayken babasını kaybetmiş, annesi ikinci kez evlenmiştir. Gerçek babası gibi sever üvey babasını Netoçka hatta daha da fazla. Fakat üvey baba Yefimov farklı bir karakterdir. Çok iyi bir
İlksöz: İnsanlık da gitti.
Çocukken dedemin bahçesinde görmüştüm kuş avlayanları. Dedem yaşlanıp da bahçeyle ilgilenemeyince dize kadar ısırganlar sarmıştı her yanı. İşte o ısırganlara ağlarını kurardı kuşçular. Ortada ya bir kafesin içinde ya da ayağındaki halkaya ip bağlanmış bir saka olurdu. O çırpındıkça, öttükçe sakalar sürüler halinde o
İlksöz: Eğer kuşsan niye uçmuyorsun?
Martı yabancı olmadığımız bir kuş, hele benim gibi deniz kıyısında bir şehirdeyseniz. Vapurların peşinden gelen gevrek (simit değil ) avcıları. Ya kıyıda balıkçının yanında balık peşinde ya da vapurun arkasında gevrek parçasının. Sadece bizim martılar değil tüm martılar yiyeceğinin peşinde, karnını doyurma