Kollarını bana sararak başımı göğsüne yasladı, "Ağla," dedi saçlarımı okşarken. "Doyasıya ağla..."
"Canımı acıtan sensin, bana sarıldığında acımın geçeceğini mi sanıyorsun?"
"Yaran bensem eğer, merhemin de ben olmalıyım. Bu yüzden ağla."
tek korkum onun en büyük zaafim olması ve bir gün onu kaybedersem bu acının beni bitirmesiydi. ona kalmayı yakıştıramıyordum. her an gidecek gibiydi. bir eli kapıda bekliyordu sanki. ve bu düşünce hissedebileceğim en büyük acıyı sunuyordu kalbime.
Eğer vazgeçiyorum dediğim anda âşık olduğumu iddia ettiğim insanı kalbimden çıkarabiliyor olsaydım ya âşık olmam hakkında yalan söyleyen ya da kalbinin yerinde taş taşıyan bir insan olurdum.
"mutluyduk." buruk bir şekilde gülümsedim. "olabileceğimiz kadar mutluyduk sadece. dayanabileceğimiz kadar mutluyduk ama bir noktada hiçbirimiz dayanamadık."
hayatınıza bazen bir insan girer ve o insanın ne olursa olsun hiçbir zaman bitmeyeceğini bilirsiniz. bu geçecek bir şey değildir. derideki bir yara gibidir. iyileştiğini sanabilirsiniz. hiç iz kalmayabilir ama bazı zamanlar, durup dururken ve her şey yolundayken oranızın ağrıdığını hissedersiniz.