Akide, yeni yetişen kültürlü nesillerimizin yanında tehlikeli derecede önemini kaybetmektedir. Bu, endişeye yol açan ve karmaşaya sevkeden bir gerçektir. Çünkü akide; peygamberlerin davetleri, gösterdikleri gayretin sebepleri ve hedefleri ile diğer insanların davetleri ve gösterdikleri çabanın sebeplerini kesin bir şekilde ayıran çizgidir. O akide ki; peygamberler ve halifeleri en büyük miktarlar karşılığında bile onu pazarlık konusu yapmaya razı olmazlar. Onlara göre reddetmenin veya kabul etmenin, güzel veya çirkin görmenin, birlikte olmanın veya ayrılmanın ölçüsü akidedir. Müslümanların zayıflığına rağmen bozulmamış haliyle hâlâ ayakta kalan bu din, bunu akide konusunda gösterilen duyarlılığa ve direnişe borçludur.
Kayıp onikinci imam hakkındaki inançlarına gelince, hayalin ve aşırılığın zirvesine ulaşmıştır. Kayıp imamın doğumu, ortadan kaybolması ve hayatı ile ilgili inançları akıl ve kıyastan yoksundur ve Allahʹın belirlediği şeriat ve kainat kurallarına aykırıdır. Onlar, onbirinci imam olan İmam Hasan el‐Askeri vefat etmeden on gün önce oğlunun, ailesinden kendisine miras kalan her şeyi ve imamet yetkisini alarak ortadan kaybolduğuna, bir mağaraya gizlendiğine, orada hâlâ hayatta olduğuna, Kıyamet gününe kadar da orada gizli kalacağına, uygun bir vakitte mağaradan çıkacağına ve tüm dünyaya hükmedeceğine inanırlar.
ʺÖmer radıyallahu anhʹın vefatı İslam için büyük bir olay ve kayıp idi. Şüphesiz o şiddetli idi fakat adil idi. İleri görüşlüydü. Arapların yapısı ve yaşantısı hakkında geniş tecrübeye sahipti. Karmaşa hayatına alışmış bir ümmet için en uygun komutandı. Suçluları ve yanlışa sapanları cezalandırma gücü sayesinde, gezgin kabilelerin ve yarı vahşi bir halde yaşayan fertlerinin özelliği olan eğilimlerle baş edebildi. Büyük kentlerde lüks ve debdebe araçlarıyla, fethettikleri ülkelerde zenginlik ve bolluk vasıtalarıyla karşılaştıklarında onları ahlaki yönden bozulmaktan korudu. Yönetimi altındaki fertlerin her biri ona rahatlıkla ulaşabilirdi. Geceleri korumasız ve polissiz, insanların halini araştırmak üzere gezerdi. Döneminin en güçlü yöneticisi (halife) işte böyle yaşıyordu.ʺ
A Short History of the Saracens, op. cit, p. 43‐44Kitabı okudu