Yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar. Ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar. Ve sırf dardı diye kafalar düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik. Sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik.
Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz. Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz...
Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültürel mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Ben Karagöz falan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz.
Çocuklar sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen
'hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler
ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller
Onlara sevginizi verebilirsiniz,
düşüncelerinizi değil
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil
Çünkü ruhlar yarındadır.
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz
ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın
Çünkü hayat geriye dönmez
dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise
sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek
okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Eğer her yıl yarım düzine öğrenci, eğitimlerini tamamlayıp birer doktor, avukat ya da profesör olarak küçük köylerine ve kasabalarına dönse her şey bambaşka olur. Her zaman doğru olanı yapacaklarına olan inançlarıyla ve tembelliğe açtıkları savaşla, önlerine çıkan her türlü engeli başarıyla aşarak ve diğer insanlara da örnek olarak, yaşadıkları ülkeyi yirmi yıl gibi bir süre içinde tüm dünya tarafından saygı duyulan bir yer haline getirebilirler.
Üniversiteyi bırakan ya da tıp, hukuk gibi alanların ne kadar değerli olduğunun farkına varmaktansa bu işlerden kazanacağı parayı düşünen, vaktini yalnızca eğlenmeye ayıran bir kişi aptal bir yaratıktan fazlası değildir.
Eğer her yıl yarım düzine öğrenci, eğitimlerini tamamlayıp birer doktor, avukat ya da profesör olarak küçük köylerine ve kasabalarına dönse her şey bambaşka olur. Her zaman doğru olanı yapacaklarına olan inançlarıyla ve tembelliğe açtıkları savaşla, önlerine çıkan her türlü engeli başarıyla aşarak ve diğer insanlara da örnek olarak, yaşadıkları ülkeyi yirmi yıl gibi bir süre içinde tüm dünya tarafından saygı duyulan bir yer haline getirebilirler.
Üniversiteyi bırakan ya da tıp, hukuk gibi alanların ne kadar değerli olduğunun farkına varmaktansa bu işlerden kazanacağı parayı düşünen, vaktini yalnızca eğlenmeye ayıran bir kişi aptal bir yaratıktan fazlası değildir.