Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Vehb bin Münebbih buyurdu: Tevrat'ın kenarında yirmi iki harf (kelime) gördüm. İsrail oğullarının sâlihleri bir araya gelip onları okur, aralarında müzakere ederlerdi: "İlimden daha menfaatli bir hazine, halimlikten daha kârlı bir sermaye yoktur. Öfkeden daha alçaltıcı bir mezheb, amelden daha süsleyici bir arkadaş, cehaletten daha çirkinleştirici bir yoldaş, takvadan daha aziz bir şeref, hevâyı terketmekten daha yararlı bir kerem, fikirden daha üstün bir amel, sabırdan daha yüce bir sevab, kibirden daha rezil edici bir günah, rikkatten daha yumuşak bir ilaç, hamakattan daha acıtıcı bir hastalık, haktan daha adil bir elçi, doğruluktan daha nasihatçı bir delil, tamahkârlıktan daha zelîl edici bir fakirlik, mal toplamaktan, daha zararlı bir zenginlik, sıhhattan daha hoş bir hayat, iffetten daha mutlu bir maişet, huşudan daha güzel bir ibådet, kanâatten daha hayırlı bir zühd, sükûttan daha koruyucu bir nöbetçi, ölümden daha yakın bir gaib yoktur." Muhammed bin Said el-Maruzî dedi: "Doğrulukla Allahı aradığında Allah senin eline öyle bir ayna verir ki, onunla dünyâ ve âhiretin acaibliklerinden her şey'i görürsün
Ebu Zer el-Gıfâri (r.a) anlatır: Allah Resulü bana, “Sana, bedene hafif, mizana ağır gelecek olan bir amel öğreteyim mi?” diye sordu “O, susmak, güzel ahlâk sahibi olmak ve sana fayda sağlamayacak şeyleri terketmektir.” buyurdu
Reklam
Ünlü simalardan İmam Gazâlî de İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî'nin öğrencisi iken kısa sürede bütün arkadaşlarını geçerek usul ve fürü gibi konularda önde gelenlerden oldu. İlimdeki yükselişi onu hocasının seçkin talebeleri arasına soktu. Hocası onunla övünürdü. Gazâlî, İlkiyâ el-Herrâsí ve Havâfi ile birlikte hocasının muîdi idi. Daha hocası hayatta iken el-Menhul adlı eserini yazmış, bunun üzerine hocası ona "Sen benim ölümümü beklemeden hayatta iken defnettin" demişti.
İmâm-ı Gazzâlî
Nizâmiye Medresesi'nin şöhretli müderrisi, İslâm âleminin de iftihar kaynağı olan İmam Gazâlî (v. 1111) Sünni İslâm düşüncesine hayatiyet kazandırmış, İslâm inancına canlılık getirmiştir. Hocası İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî onun için, "O suyu bol bir denizdir" demek suretiyle Gazâlî'nin ilmî kapasitesine işaret etmiştir. Gazâlî bir ideolog ve mücahid olarak Selçuklular'ın İslâm siyasetine ve nizamına hizmet etmiştir. Onun benzeri bir şahıs bir daha görülmedi. Yetiştirdiği yüzlerce talebe, dinî ve felsefi düşünceleriyle asırlar sonrasına bile ışık tutmuştur. Gazâlî, ilim yolunda o kadar büyük pay sahibidir ki İslâm teolojisi yolunda, ondan sonra gelenlerin hepsi üzerinde etkisi vardır. İslâm dünyasında XII. yüzyılda ortaya çıkan entelektüel dönüşümü herkesten çok etkilemiş, adeta Sünní İslâm kelâmına son şeklini vermiştir. Düşünceleriyle sadece İslâm âleminde ve dinî sahada etkili olmakla kalmamıştır. Bilhassa felsefi fikirleri ile Avrupa mütefekkirlerine tesir etmiş, onlar tarafından da kabul görmüştür. Saint Thomas gibi hıristiyan ilâhiyatçısı ve filozofunu, ayrıca Raymund Martini (Ramond Marti) gibi düşünürleri fikirleriyle etkilemiştir.
Sayfa 163 - H. Altıntaş, a.g.e., s. 91. | Sübkî, VI, 196. | O. Turan, Türk Cihan Hakimiyeti…, I, 258. | Zehebí, el-Iber, II, 387. | W. M. Watt, a.g.e., s, 108. | S. H. Nasr, Islâm'da Bilim ve Medeniyet (trc. N. Avci-K. Turhan- A. Ünal), İstanbul 1991, s. 52. | DKitabı okuyor
İmam Gazali Hazretleri şunları söyler: ( ... ) "Görmüyor mu­sun, uykudayken birçok şeyin varlığını kabul ediyor , nice halleri hayalen yaşıyor , bunların sabit birer değer olduğuna inanıyor ve o hallerin varlığından şüphe etmiyorsun; sonra uyanınca bütün bu hayal ve inançlarının aslı-faslı olmadığını anlıyorsun. Bu durumda uyanıklığın o hale göre uyku! Hz. Peygamber 'insan­lar uykudadır , öldüklerinde uyanırlar' buyurmuştur . Olabilir ki dünya hayatı da ahiret hayatına göre bir uykudur" (El Munkız Mineddalal).
Şayet arzın yüzü hareket halinde titreyip dursaydı hiçbir bitkiden istifade edilemez ve hiçbir sanat icra edilemez, hayat sürdürülemezdi. Arz ayaklarının altında sarsılıp dururken bu nasıl olacaktı. Bu itibarla insanların -zaman zaman- zelzelelerle korkutulması, onları zulüm ve isyandan el çektirmek için yapılan bir ikazdır. Bu tedbirde açık bir hikmet vardır.
Reklam
Resulullah(s.a.v) şöyle buyurur : " Rızıklar taksim edilmiş, artık bu konudan el çekilmiştir. Ne takva sahibinin takvası rızkını arttırır, ne de günahkarın günahı rızkını azaltır."
İbn Hâcer el-Askalanî
Sizden biri geceleyin namaza kalktığında sesli okusun, çünkü melekler ve evin diğer sakinleri (Müslüman cinler) onun okuyuşunu duyar ve onunla birlikte namaz kılarlar.
Muhammed bin Said el-Maruzî buyurdu: "İşin tamamı iki esasa dönüşür: Ondan sana yapılan fiil, senden ona ya pılan fiildir. Binâenaleyh sen onun yaptığına razı olursun. Yaptığında da ihlaslı olursun. Bu takdirde sen, bu iki esasla said olur, dünya ve âhirette muzaffer olursun."
İsrailiyyat'ta vardır: "Bir abid uzun bir zaman Allaha iba- det ederdi. Bir gün bir kavim kendisine gelip dediler ki: "Şu- racıkta bir kavim vardır. Allaha değil, orada bulunan bir ağaca tapıyorlar." Bunun üzerine abid öfkelenip baltasını omuzuna aldı. Ağacı kesmek içir yola koyuldu İblis ihtiyar bir şahıs sure- tinde önüne
Reklam
Şakik el-Belhî şöyle demiştir: İnsanlar şu üç sözü söylerler, ama tersini yaparlar: 1. ‘Biz Allah’ın (cc) kuluyuz’ derler, fakat nefislerinin istediği gibi davranırlar. 2. ‘Allah (cc) bizim rızkımıza kefildir’ derler, fakat ebedî kalacak gibi dünyaya dalarlar. 3. ‘Ölüm kaçınılmazdır’ derler, fakat hiç ölmeyecekmiş gibi hareket ederler.”
Kibir, insanı hiç aman vermeden helak eden bir haslettir. Allahu Teâlâ'nın, İblis/ şeytan hakkındaki şu sözünü işitmedin mi: "Emri yerine getirmekten çekindi ve kibir gösterdi, böylece kâfirlerden oldu." el-Bakara 2/34
İlim ve hikmette imam olan Hz. Ali (r.a) demiştir ki: "Eğer el-hamdü lillah sözünü açıklayarak bir deve yükü kitap yazmak istesem, bunu yapardım." işin içyüzü şudur: el-Hamdü lillah (bütün hamdler Allah'a aittir), ifadesi bir övgüdür. Bu övgüde pek çok şey vardır. Övgü ile, kemâl ve yücelik sıfatları ortaya konur. Ayrıca övülen kimseden kusur ve ayıplar uzak tutulur. Bu övgü ile yüce Allah'ın zâtını idrak etmekten âciz kalındığı itiraf edilir. Yine bu övgü ile, bütün kemâl ve üstünlük sıfatlarının sadece yüce Allah'a ait bulunduğu ve O'nun bu sıfatlarda tek olduğu ifade edilir.
Allahüekber'in mânası şudur: Allahu Teâlâ, bizim kendisinden uzak tuttuğumuz ve zâtı için ispat ettiğimiz şeylerden daha yücedir; biz ne yapsak O'nu gerçek mânada yüceltemeyiz. İşte Hz. Peygamber'in (s.a.v) şu sözü bu anlamdadır: "İlâhî, ben seni hakkıyla övüp yüceltemem; sen kendi zâtını nasıl övüp yüceltiyorsan öylece yücesin." Müslim, "Salât", 222; Ebû Dâvûd, "Salât", 148; "Vitir", 5; Tirmizî, "Daavât", 75; 112; Nesâî, "Kıyâmü'l-leyl", 51; İbn Mâce, "Duâ", 3 Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde bizim bilgi ve idrakimizin üzerinde mâna içeren bütün isimler, "Allahu ekber" zikrinin içine girmektedir; el-a'lâ ve el-müteâlî gibi... Varlık âleminde bu sıfatlarla başka bir varlık anlatılsa, biz, yüce Allah'a benzeyen ve O'na ortak olan hiçbir varlığın bulunmadığını söyleyip bunu "lâ ilahe illallah" sözümüzle ifade ederiz. "Lâ ilahe illallah", Allah'tan başka hiçbir ilah yok demektir.
"Doğrusu insan kendini yeterli ve zengin görmekle azgınlık edip haddi aşar." el-Alak 96/6-7
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.