Duânın Denk Gelişi
Gazze'li çocuk dua istedikten sonra Gazze'li bir âlimden, İmam Şâfîî'den şu dizeleri okudu: "Duayı hor görür, onu küçümser misin/ Dua nelere kadir nereden bileceksin/ Gecenin okları hedefi şaşmaz ama/ Zamanı vardır/ Ulaşır yerine saati dolduğunda." "demek oka benzetiyor İmam Şâfîî duayı!" diyecek oldum. Çocuk "Hem ne oklara!" diyerek, yeni mısralarını okudu İmam'ın: "Savaşmaktan yıldığın nice zalimler vardır/ Kader öyle bir düşürür ki onları ağına/ İslâm denince ibadet/ ve zırhlarla korunmak mümkün olmayan/ Dualar gelir aklıma./ Bil ki zalim kurtulsa da elinden/ dua oku vardır arkasında./ Kas Şehri'nin oku gibi keskin/ Peşinden gelen./ Ki o okun püskülleri kirpikleridir uykusuz gözlerin/ Ve o kirpikler ki gözyaşlarını taşır."
Şule Yayınları 14. Baskı
Sen'den En Güzeli Umulur...
Kalbim sertleşip daralınca yollarım Ümidi affına merdiven yaptım
Şule Yayınları
Reklam
İmam-ı Şafiî'den (R.A.) rivayet var ki; hâlis talebe-i ulûmun rızkına, ben kefalet edebilirim demiş.
Sayfa 201 - Söz basım yayınKitabı okudu
Sen'den En Güzeli Umulur...
Evet büyüktü, çok büyüktü günahlarım Fakat Rabb'im onları affınla kıyasladım Affın daha büyüktü Sen affedensin tüm günahları Cömertsin, lütfeder, bağışlarsın. Beni affedersen eğer, Sınırı geçmiş bir âsi kulu Affetmiş olacaksın.
Sayfa 31 - Şule Yayınları
İMAM Şafi
İmam Mâlik'ten Medine fıkhını, İmam Muhammed'den Irak fıkhını öğrendi. Böylece Hicaz fıkhı ile Irak fıkhını birleştirdi. İmam Şâfiî Bağdat'ta muhtemelen iki yıl kadar kaldıktan sonra Mekke'ye döndü ve Mekke'de dokuz sene ders verdi. Bu devir Şâfiî'nin ilim hayatının en verimli devridir. Çünkü o, Mekke'ye ehl-i re'y fıkhı ile ehl-i hadîs fıkhını birleştirerek dönmüş, yaptığı seyahatlerde asrında yaşayan âlimlerin görüşlerine vâkıf olmuş, onları incelemiş, rivayet ettikleri hadislerin çoğunu toplamıştı.
Aziz, sıddık kardeşlerim! Ben pek kat'î bir surette ve bine yakın tecrübelerim neticesinde kat'î kanaatım gelmiş ve ekser günlerde hissediyorum ki: Risale-i Nur'un hizmetinde bulunduğum günde, hizmetin derecesine göre kalbimde, bedenimde, dimağımda, maişetimde bir inkişaf, inbisat, ferahlık, bereket görüyorum. Ve çokları itiraf ediyor, "Biz de hissediyoruz" derler. Hattâ size geçen sene yazdığım gibi, benim pek az gıda ile yaşadığımın sırrı, o bereket imiş. Hem madem İmam-ı Şafiî'den rivayet var ki; hâlis talebe-i ulûmun rızkına, ben kefalet edebilirim demiş. Çünki rızıklarında vüs'at ve bereket olur. Madem hakikat budur ve madem hâlis talebe-i ulûm unvanına Risale-i Nur şakirdleri bu zamanda tam liyakat göstermişler; elbette şimdiki açlık ve kahta mukabil Risale-i Nur hizmetini bırakmak ve zaruret-i maişet özrüyle, maişet peşinde koşmak yerine en iyi çare, şükür ve kanaat ve Risale-i Nur talebeliğine tam sarılmaktır.
Sayfa 311 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Madem ki hükmedecek kader, boşunadır üzülmek Levh-i Mahfuzda ne yazıldıysa başına o gelecek Bekle huzuru, medet bekle sebeplerinden Ümit kes, içinde bulunduğun Şu hâlet-i rûhiye'den.
Sayfa 101 - Şule Yayınları
" İmam Şafii "
Bütün müslümanlar İmâm-ı Âzam'ın ev halkı, çoluk çocuğu gibidir.  Ben İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe'den daha büyük fıkıh âlimi bilmem.
194 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.