Şüphesiz şer ve fesat, insanın ilimle, araştırmayla ve gayretle iradesini boyun eğdirdiği bu güçlerin arkasında duramaz; ancak çabası ve mücadelesi uğruna büyüyen ve ilerleyen inkârcı medeniyette gizlenir. Radyo tek başına bir şer değildir; fakat şer, onu, sapkınlıkları yaymak, ahlakı bozmak, ciddiyetten uzak söylentileri ve kadınsılığı yaymak için bir araç hâline getiren medeniyetin ruhundadır. Aynı şekilde uçak tek başına bir fesat değildir; ancak fesat, iman edenlere ateş atarak ve onları imha ederek, adeta onu İblis'in emrine verilmiş bir alet hâline getiren medeniyetin ruhunda gizlidir. Sinema, bünyesinde kötü medeniyet ruhunun hâkim olmadığı, fesadın, günahın ve sapkınlığın yayılmasının vatanı hâline getirilmediği takdirde bir ahlak düşmanı değildir.
“Madem düşünüyorum o halde varım. Zira düşünmek için var olmak zaruridir. Fakat benim bu varlığım mahrum-u kemaldir. Çünkü hiçbir şey hakkında şüpheden kurtulamıyorum. Maahaza, bende son derece mükemmel, namütenahi bir mevcud fikri vardır. Bu fikir ise bana bizzat benden gelemez. Çünkü ğayr-ı mükemmelim, hiçbir zaman ğayr-ı kâmilden, kâmil bir şey sudur edemez. Bu fikir bana alem-i hariciden de gelemez. Zira o daha ğayr-ı mükemmeldir. O halde tezahür ediyor ki, bu ulvi fikir bana bizzat o mükemmel mevcud tarafından ilka -yani canib-i ilahiden- gelmektedir.”
René Descartes
~•~
• İhya-u Ulumi’d-din - Gazzâlî’nin en çok bilinen ve en büyük eseridir. Bu kitapta fıkıh ve tasavvuf konuları ele alınmıştır. Dört kısımdan oluşur.
Kitap yazılışından bu yana İslam dünyasında çok okunan kitaplar arasındadır. Kitaba dair çeşitli şerhlerde yazılmıştır.
• El münkız mine’d Dalal - Bu kitabında, hakikate nasıl eriştiğini
Ey iman edenler! Bir topluluk, bir toplulukla alay etmesin. Ola ki (alay edilen adamlar, Allah yanında) kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da kadınları alaya almasın. Ola ki onlar, kendilerinden daha hayırlıdırlar. Birbirinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İman ettikten sonra (kişinin) fâsıklık (damgası yemesi veya din ve ahlâk sınırını aşması) ne kötü isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
Daha önemli konular dururken ikinci planda kalan konularda gereksiz ayrıntıya girmek hikmete uygun değildir. Hz. Lokman, oğluna öğüt verirken sırayla iman, ibadetler, ahlak ve adaptan söz etmiştir.
Aynı Gazâlî, daha sonra Sultan Sencer'in karşısında da görülmüştür. Sultan Sencer, Hanefi mezhebine mensup olup, İmâm-ı Azam'a büyük saygı duyardı. İmam Gazâli'nin, Ebû Hanife'yi tenkit ettiğini duyan Sencer, Gazâli'yi huzuruna davet etmişti. Gazâlî sultana bir mektup yazarak, Kudüs'te Halil İbrahim Türbesi başında hiçbir sultanın ayağına gitmeyeceğine dair söz verdiğini, bu nedenle gelemeyeceğini bildirdi. Sultanın israrı üzerine saraya değil, ordugâha gelebileceğini söyleyerek sultanı kırmadı. Gazâlî ordugâha geldiğinde Sencer onu ayakta karşılamış ve tahtının yanına oturtmuştu. Gazâlî, meselenin yanlış duyulduğunu ve İmâm-ı Azam'ın büyüklüğünü anlattıktan sonra Sencer'a dönerek,
"Ey padişah! Allah sana dürüst iman ve itikad, güzel yüz, iyi ahlâk ve iyi amel nasip etmiştir. Bunların üçü Allah'ın lutfu olup dördüncüsü senin elinde olan bir iştir. Sen bu dördüncüye sıkı sarıl ki ilk üçünden de sana zarar gelmesin."
Sultan'ın yanındakilere de,
"Sizin bu padişahınızdan başka bir padişahınız daha vardır. Kıyamet günü ona hesap vereceksiniz. Ona göre muamele yapın" diye nasihatte bulunmuştu.
"Oysa, hayvanlığa doğru yol alıyoruz ve vardığımız yer gayri insanilik; bıktırıcı ahlak öğütlerine ve iman bildirimlerine rağmen, kendimizi haksız yere günahkar sanıyoruz, oysa ki spermatik otomatlardan başka bir şey değiliz: İnsan kilisenin bize öğrettiği şey değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Hem insanı yeniden tanımlamak hem de dünyayı yeniden düşünmek gerekiyor, ama bunu hayal etmek için bile artık çok geç."
"..toprağı tüketip çölleri büyütüyoruz, ırmaklarımız birer batak, okyanuslar can çekişiyor, ama iman, ahlak, düzen ve maddi çıkar bizi ilkel topluluklar halinde yaşamaya mahkum etmek için el birliği ediyorlar."
- "Varlık ve oluş, hayat ve ölüm, zaman ve hürriyet, dil ve diyalektik, estetik ve ahlâk, fert ve toplum, imân ve sanat... İnsan "ben"inin temel meselelerinde tecrit terleri dökmemiş ve bu mevzuda has ve hususî bir edâ belirtmeyen hiçbir büyük sanatkâr gösterilemez."
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir:
Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Ezelden ebede müjde taşıyan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Yesi'deki kutsal aşkın mayası
Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası
Söğütteki has kilimin boyası