İslâm'a Adavet Meselesinde Yahudiler ve Sabataycılar Îmân edenlere düşmanlık cihetiyle insanların en şiddetlisi (olarak), elbette yahudileri ve (Allah'a) ortak koşanları bulacaksın! [el-Mâide, 82] Yahudi bir işadamının Hikmet Soylu'ya dediğidir: Bak, bizler dini, inancı, örf, adet ve gelenekleri belli olan bir azınlığız. Ama, sizin isimlerinizi taşıyan, görünürde Müslüman ve Türk ama gerçekten de bizim dinimizden yani Yahudilikten sapmış bir cemaat var. Memleketin asıl gücü onların elinde. Müslümanlığa da şedid bir şekilde düşmanlar. Fakat konuştuğunuzda onlardan daha milliyetçi, vatansever ve dine saygılı kimse olmadığını zannedersin. İ. Alaeddin Gövsa. (2003). Sabatay Sevi (H. Soylu, haz.) (3. baskı) içinde (s. 8). İstanbul: Anka Yayınları.
Kıymetli Hocam'dan
Şımarık şımarık durmayın, Allah Teala evet sizi Müslümanlar yaptı iman nasip etti ama bu ebedi sizin elinizde kalacak diye bir şey yok. Eğer siz Allah davasından uzaklaşırsanız, samimiyetinizi kaybederseniz, buradaki Allah rızasının içine başka başka rızalar katmaya kalkarsanız, kur'an'ı, sünneti birbirinden ayırmaya kalkarsanız, İslam'ı yaşatmaz bir hale getirirseniz sonuçta bu nimet sizin elinizden alınır, Allah Teala sizi yeryüzünden siler ve sizden daha hayırlı olan, Allahı ve Resulunü seven hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan sadece alemlerin Rabb'inden korkan, O'nun rahmetini, merhametini, rızasını uman yeni nesiller var ediverir. Rabb'imizin gücü buna yeter. Ayette geçiyor ya "Rabb'inin gücü buna yeter ve kimse bizim önümüze geçemez." Bunun için kaliteli Müslümanlar olmamız konusunda gayretimizi arttırmamız lazım. Böylesine İslam alemi ve dünya yangın yerine dönmüşken, hakkaniyetin, adaletin, ahlakın yerlerde süründüğü bu dönemde biz Müslümanlara yatmak asla yakışmaz. Rabb'im gayretli Müslümanlardan olmayı bizlere nasip eylesin.
Reklam
Kuran ı Kerim +2
‮يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا ق۪يلَ لَكُمُ انْفِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِ⁠ۜ   اَرَض۪يتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِ⁠ۚ   فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَل۪يلٌ ‬‮﴿‬‮‭٣٨‬‬‮﴾‬‮ اِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً اَل۪يماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـٔاً ⁠ۜ   وَ‬‮اللّٰهُ ‬‮عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ‬‮﴿‬‮‭٣٩‬‬‮﴾‬‮ 38. Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda seferber olun” denilince yerinize çakılıp kaldınız; yoksa âhiretten vazgeçip de dünya hayatıyla yetinmeye razı mı oldunuz? Halbuki dünya hayatının sağladığı fayda âhiretinkine göre pek azdır. 39. Eğer toplanıp seferber olmazsanız Allah sizi elem veren bir azapla cezalandırır, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O’na zerrece zarar veremezsiniz. Allah’ın her şeye gücü yeter.
❛❛ SAبR
Bilinmektedir ki sabır, nefsin iyi bir şey yapmak veya kötülüklerden kaçınmak için acıya, meşakkate tahammül kuvvetidir. Başlıca iki çeşit olarak düşünülür: ❍ Birisi, elem ve külfete sabırdır ki bununla taat ve mücahedenin ve güzel amellerin meşakkatlerine katlanılarak yüksek himmet ve gayret sahiplerinin ulaştıkları başarılara erilir. ❍ Birisi
Tevhid akidesini benimseyen muvahhidler "ŞEFAAT YA RASULULLAH" sözünü söylemezler. Allah izin vermeden hiç bir kimse (Rasulullah ﷺ'de dahil) şefaat edemeyecektir. Ancak Allah c.c. izin vermesi ile başta Rasulullah s.a.v. ve diğer şefaat ediciler de şefaat edebileceklerdir. Bunlar da Allahın izin verdiği kişiler için olacaktır . Ayet
Büyük İmam Ebu Hanife, "Bu bizim ulaştığımız en iyi neticedir. Kim bundan hayırlısını bulursa ona uysun" demiştir. Bazı fakihler ona, "Senin bu ulaştığın netice, şüphe götürmez bir hakikat midir?" diye sormuşlar, o büyük ihlâs ve tevazu sahibi İmâm Âzam da şu cevabı vermistir: "Bilmiyorum, belki de ulaştığım netice şüphe götürmez bir batıldır." İmam Şafiî, kıyasa dayanan görüşlerine aykırı bir hadis bulurlarsa talebelerinin kendisine muhalefet etmelerini teşvik ederdi. O, bu hususta şöyle söylerdi: "Sahih bir hadis bulunursa benim mezhebim odur." O, bütün İman gücü ile şöyle haykırmıştır: "Peygamber'in hadisine muhalefet edersem hangi yer beni taşır, hangi gök beni gölgelendirir?" İmam Mâlik de aynı düşüncelere sahipti. O, talebelerini kendisinin fetvalarını yazmaktan menederdi. Nitekim Ebu Hanîfe de aynı şeyi yapmıştır. Talebesi Ebu Yusuf'un kendisinin sözlerini yazdığını görünce ona şöyle demiştir: "Ey Yakub, vay haline! Benim sözlerimi mi yazıyorsun? Ben bugüne göre düşünüyorum. Belki yarın başka türlü düşünürüm. Belki yarından sonra da bir başka türlü düşünebilirim."
Sayfa 324 - Hisar yayıneviKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.