Liberal tanımı sizi yanıltmasın. Sözlükteki felsefik tanımı “herkese vicdan, inanç, düşünce özgürlüğü tanınmasının gerekli olduğunu savunan, özgür düşünceye bağlı dünya görüşü.” olarak geçer. Bu tüm dünyada manüpüle edilen bir tanımdır. Her iktidar buna dem vurur ve tüm toplumsal yapıda buna gönderme yapar. Oysa çoğu sistem bir sınıfsal tabakalanma içerir. İngilizlerdeki aristokrat/avam, hintlilerde kast sistemi gibi. Dinsel açılım bunu biraz olsun ortadan kaldırıyormuş gibi görünse de o aslında yaptığı suç ve cezayı ötelemektir. Adalet bu dünyada değil öbüründedir. Eşitlik kıyamette mümkündür. Özgürlük ve refah cennettedir. Kötüler ve işe yaramazlar cehennemde cezalandırılır. Yani toplumu bir arada tutan boşluğu dengede tutan supaptır. Kitap bu liberal bakış açısını savunduğunu iddia eden bir aristokrata ait ve elbette dünyayı kendi ingiliz penceresinden görüyor. Yararcılık ve toplumsallık ön planda. Hristiyan öğretisini överken tıpkı Richard Sennet’in dediği gibi kilise yapılanması içeride, imanın ışığı farklılığın gölgesini kovacaktır. Ve bu toplumsallık, yararlılık uğruna dinsel öğreti ışığında bireyi kurban eden bir yaklaşımın kitabıdır.
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard
_Din, gönüllü köleliktir. Herzen
_Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı
_Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch
_Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
youtu.be/-LKNg8k78vQ?si=...
Yukarıdaki videoyu izlediyseniz şayet bize rahmetli Erbakan hocam tarafından bir cihad tarifi yapıldığını görüyoruz. Biz bu tarifi biraz köküne, biraz dallarına, biraz meyvelerine olarak şümullendirerek cihad etmeye gayret edelim inşallah.
Cihad kelimesi arapça’da cehd kökünden gelmektedir.
_Nükte’yi anlamak oldukça güç.
_Nükte, benzemezin içindeki gizli benzerleri açığa çıkarma yeteneğidir.
_Nükte, zeka ürünü olarak haz üretmeye yarayan bir etkinliktir. Esprilerin malzemesi, yasaklanmış arzulardır.
_Bazı Nükte formülleri: Şaşırtma, aydınlatma, karşıtlıklar, anlamsızlıktaki anlam.
_Kraeplin: Karşıt iki kavramın birleşimi ve
والتصديق بذلك : قول باللسان، وتصديق بالجنان، وعمل بالأركان
Bunu tasdîk; dille söyleyerek, kalple doğrulayarak ve uzuvlarla amel ederek olur.
İmam Şâfiî (rahimehullah) şöyle demiştir: "Sahâbe'nin ve onlara tâbi olanlardan gördüğümüz kimselerin tamamı İman söz, amel ve niyettir; bu üçünden biri ancak diğerleriyle fayda verir'
Somut bir uygulama üzerinde dini düşünüş demek olan Kurtuluş ilahiyatı, zengin ülkelerle yoksul ülkeler, kuzey ile güney arasındaki uçurumu habire derinleştiren halihazırdaki "gelişme" modelleriyle bağların koparılması üzerinde ısrar eder.Zira sömürgeciliğin ve eşit olmayan mübadelelerin ürünü olan "az gelişmişlik", Batılı "gelişim"in şartıdır. Öyleyse Batı'nın gelişme modeli, tanımı gereği evrenselleştirilemez.
Fakat Marksizmin tarihi sınırları, sömürü ve baskı yapılarının ne Marksist analizini, ne de onun tarihi gelişim metodolojisini imanın bakış açısı içinde kullanmamıza engel değildir. Bir toplumun ve bir dönemin çelişkilerinin bu analizinden onları aşabilecek tasarı ve çareleri bulup çıkarmada kendisinden yararlanabilmeliyiz.
Hristiyanlar ve Müslümanlar olarak problemlerimiz benzerlik arz etmektedir: Yüce peygamber yorumların, şerlerinden ve şerlerin şerhlerinin, geleneklerin, dogmaların ve kanunların, banka hesaplarının ve devlet şartlarının üst üste yayılmış katmanları altında gömülmüştür.
İmanın bu fosilleşmesi, bizi dünyaya yabancılaştırıyor ve bizi dünyayı değiştirmekten aciz bırakıyor.
Nitekim Kur'an bize şu uyarıyı da yapar:
Herhangi bir beldeyi
imha etmek istediğimizde
oranın lüks içinde yaşayan şımarıklarına iyilikleri emrederiz.
Buna rağmen onlar dinlemez,
fısk-u fücura devam ederler.
Derken, orası hakkında
cezalandırma hükmünü kesinleşir.
Biz de orayı yerle bir ederiz.
İsra 17/16
Bu ayette, bir mihenk taşı, apaçık bir gerçek (bir aksiyom) yatmakta...
Örtünmenin sınırlarını koyan, kadını da erkeği de yaratandır. O yarattığını bilir. Mesele O'na güven meselesidir. Zaten imanın ahlâkî tanımı "Allah'a güven" değil midir?
"İmanın tanımı, kalben inanma ve dil ile ikrar, uzuvlar ile amel ve bilim, vicdan, hidâyet, kalp, tevfik, nur, fitrat, bütün bunları söz konusu etmektir. Yani iman eşittir amel. Gerçek iman budur."
Selamunaleyküm, uzun zamandır böyle harekete geçiren kitap okumamıştım.
Iman’ın tanımı ve bu iman ile nasıl bir aksiyon gerekir çok güzel anlatmış üstad.
Bir elma elimizde onu başkası elimizden alabilir, ağzımıza attığımızda zorla ağzımı açtırır alır. Midemizde olsa bıçakla deşer yine alır.
Ama elma kanımıza karışırsa işte onu alamaz.
İmanımızın elimizden alınmaması içinde yapmamız gereken tam olarak bu, onu sindirmeliyiz.
Batı bizler için “camilerini yıkmayın, camilerini boşaltın” davranışını yaptı. Camilerin önemini azalttı. Batı biliyor ki senin genlerimde devlet kurma var. Bunu tekrardan yapabilirsin, biz farkında değilken Batı bun bilip bizim üzerimize oyun kuruyor.
Aksiyon, harekete geçmek değil, aksiyon Hz. İbrahim’in Nemrut’un karşısında durması gibi ateşe atılmayı göze alıp hareket etmek. Hz. Yusuf olup zindana atılsan da korumaya hakkı savunmaya devam etmek, zindanı medreseye çevirmeye gayret etmek demek. Aksiyon Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem gibi tüm dünya karşında olsa da yürümeye devam etmek demek.
Aksiyon adamı olmak kör bir koşma hızlı bir yürüyüş değil. Harekette hız önemli olsa formula yarışlarında kazalar olmaz. Aksiyon demek, hızlı giderken nerde frene basıp nerde direksiyonu kıracağını bilmek demektir.
Üstad’ın fikir dünyasını en iyi anladığımız kitaplardan. İdeolocya örgüsü ağır geldi diye bırakanlar varsa bu kitabı okuyabilirler.
#bookstagram #books #bookworm #bookaddict #bookphotography #bookrecommendations #bookcommunity #studygram #studymotivation #studynotes #studyblr #photooftheday #naturephotography #photooftheday #photograph #imanveaksiyon
İman ve AksiyonNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20163,640 okunma
güzel muhabbette, şiirde buluşuyorsak, ayrı mıydık biz? Hem bedenen ayrı olmak kötü müydü? Birlikte olmak yan yana gel- mek midir, yoksa yüreklerin uzaktan da olsa muhabbeti midir?
Yüreğe dokunmadan saçına dokunmak isteyen adamlar gibi mi olmalıydı bir sevda tanımı? Yoksa şiir yazmadan gözlerine baka- mayacak kadar edep işlemek mi gerekirdi kendimize?
Öyle sevmen lazım ki bir kadını, teninin olmamasına razı gelmelisin. Öyle içten olmalı ki sevgin, uzaktan size bakan adına 'Aşk' desin.
Öyle Hakk için olmalı ki 'aşkın' ona her bakışında imanın artsın.
En doğrusu özlemle bekleyip alnından öpeceğin ve 'Helalim' diyeceğin o günü beklemek...
İmanın tanımı hakkında yapılacak olan bir hata, diğer meselelerde yapılacak hatalardan çok daha vahim sonuçlar doğuracaktır. Nitekim ümmete en çok zararı dokunan Mürcie taifesinin ayağının kaymasının sebebi, imanın tanımında yaptıkları hatadan kaynaklanmaktadır.
Pratiğe dökülmeyen soyut bir iman, kişiyi ateşten kurtaramaz.Kuran'da imanı zikredipte yanısıra ameli zikretmeyen hiçbir ayet yoktur.Bunun icin selef alimleri imanı: "Kalple inanmak, dille tastik ve vücudun azaları ve erkanıyla amel etmek." diye tanımlamışlardır.