“Ali Şeriati’ye atfedilen bir söz var, “işinde iyi olanı değil, temiz, dürüst, ahlaklı olanı seçiniz.” olarak geçiyor Kırgınlık’ta bir diyalog içinde. Bu söze şöyle karşı çıkıyor kişi:
-Tersine; temiz, dürüst, ahlaklı olan, işinde iyi olandır zaten. İşini iyi yapmak, dürüstlüğü kendiliğinden getirir. İşinde dalavereye başvuran kim varsa, bu, işinde iyi olmadığı içindir. Siz hiç, işini iyi yapan birinin iş yerinde başkalarının ayağını kaydırarak yükseldiğini gördünüz mü? Nitelikli ve zeki kimseler neden böyle hep saf, kandırılmaya müsait zannediyorsunuz? Her yerde, aptallar ve kalitesizler kandırırlar zeki insanları. Zekâsı da niteliği de olmayan, mecburen kurnazlığı öğrenir, onunla kendine yer edinmeye girişir. Kurnazlık, aptal ve niteliksizlerin tek kozudur; ne var ki dünyada işler de zeki ve nitelikli olanların değil, kurnazların lehine işliyor. İş yerlerini, fakülteleri, devletleri, dünyayı ve kültür sanat sayfalarını neden iyi ve nitelikliler yönetmiyor sanıyorsunuz?
-Bakın size ne diyeceğim: Birinin iyi bir insan olduğunu mu düşünüyorsunuz? Önce eline biraz güç verin.
-Veya güç zannı.
-Söylediğiniz gibi işinde gerçekten iyi miymiş, değil miymiş, o zaman anlarsınız asıl. “Kişi bizzat arzusudur” diyorsunuz ya, hayır, kişi, bizzat, ortaya koyduğu iştir aslında. Kişinin arzusu ile işi nasıl ayrılır birbirinden? Kişinin işi, arzusunun en açık haldeki formudur, bayım! En açık!”