İmran.

Sabitlenmiş gönderi
Her yer, eksiksiz her yer, alevler içinde. Batı kıyısından doğu kıyısına dek her şey yanıyor. Ağaçlar, çalılar, evler, hayvanlar. İnsanlar kaçmış hep. Çatırdılardan, taşların çatlamasından, ağaçların devrilmesinden başka herhangi bir ses işitemiyoruz. İkimizden başka kimse kalmamış gibi bu dünyanın sonuna. Dipte, sahnede tutuşmuş birkaç çalı var. Onlar önemsiz. Sahne duvarının ardındaki bitki örtüsü de alevler içinde, duvardan fırlamış bir iki incir de. Yangın burada bize ulaşamaz, burası yıkılamaz. Ateşin ortasında bir ada. Gülümsüyorsun, gülümsüyorum. Bu kıyamet dışımızda koptu, tek seyircisi biziz. Sanki hep burada kalacağız artık. Bu cehennem sıcağında. Gün doğduğunda tüten yerler var hala ama ateş sönmüş. Ara ara duvarlardan biri gümbürtüyle yıkılıyor. Kemerse, yerinde duruyor. Bir yıkımı daha atlatmış demektir. Şimdi çıkıp gideceğiz. Geride bıraktığımız, bize yılar boyu mutluluk vermiş bir güzelliğin yıkıntısı. Kurtarmak için parmağımızı bile oynatmağa davranmadığımızdan yıkılıp yok olmuş bir güzellik. Bir güzellik daha, demek gerekir. Yaşamak, durmadan, ardında yıkıntılar bırakarak bir yerden bir yere gittiğimizi sanmak mıdır?
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
İdeal hayat akıp gitmektir belki, kaybolup gitmek kendini yitirmeden. Kızmadan, darılmadan, gücenmeden yaşamın içinden usulcacık, yumuşakça ve nazikçe süzülüp gitmek. İncitmeden ve incinmeden yaşamak. Hatta bazen incinsende incitmeden yaşamak. Kalabalıkların içinden kirlenmeden geçebilmek. Kalbini kıranları dahi anlamaya çalışmak kimi zaman. Bir akşamüstü kendi kendini teselli edebilmek. Yapayalnız kaldığında kendi canına yoldaş olabilmek. Şefkatle yaraları sarabilmek. Sonunu bildiğin yanlış yollara girdiğinde ve tahmin ettiğini bulduğunda kendine kızmak yerine kendine dost kalabilmek. Bazen olsun diyebilmek. Düştüğün yerden kalkarken kendine uzanan bir el olabilmek, hem de ayağına çelmeyi takan da senken. İdeal bir hayat için iyi bir ev iyi dostlar lazım belki. Ama hayatın içinde bırak evi, kendine dört duvar bile bulamadığında kendine yuva olmak gerekir. Dışarıdaki yaban hayattan kaçıp sığınabileceğin bir yuva. Henüz yetişkinliğe ermemiş yüreğini atmacalar kapıp götürmesin diye. İyi dostlar bulmak zor, iyi bir dost olmak daha zor. Yerine getirilmemiş dostluk vaatlerinin enkazında kalmaksa en zoru. İnsan her enkazdan sonra kendine yeni bir gönül inşa edebilmeli. Çünkü böyle bi hayatta aldatmamış olmanın huzuru aldanmış olmanın acısına galip gelir sonunda… KAFKAOKUR NİSAN 2024 ELVAN DURDU
Neden insan özgürlüğünden bu denli korkar ve yaşamazlığı seçer? Tabii herkesin bir seçimi var. Kimi beraberlikler içinde dibe çöküp varolamamanın ağırlığını, kimi ise özgürlüğü içinde var olmanın ürkütücü hafifliğini yeğliyor. Bir şeylerden koparsak güvenliğimizi yitireceğimiz korkusu bizi yaşamaktan alıkoyar ve hafifliği dayanılmaz kılar. Aslında bu insanın kendi yaşamını sürdürmekten korkmasıdır.
Sayfa 187Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Bu dünyaya verilen zararların yarısı, kendini önemli hissetmek isteyen insanlar tarafından verilir.
Sayfa 178Kitabı okudu
En büyük mutluluk, mutsuzluğun kaynağını bilmektir. (DOSTOYEVSKI)
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Ama insan an be an anlamaya çalışmamız gereken ucu açık bir süreçtir ve anladığımızı farz ederek bu ucu kapatıp onu bir duruma indirgeyemeyiz. Önemli olan anlamış olmak değil bıkmaksızın anlamaya çalışmaktır.
Sayfa 128Kitabı okudu
Çünkü insanın insanı anlamaya çalışması sonu olmayan bir yolculuk gibidir. Tabii kendini ve insan türünü kavramlaştırıp paketleyerek rafa kaldırmaya çalışmadıkça.
Sayfa 117Kitabı okudu
Anlaşılabilme ve hissedilebilme, yerini ilgi görme ve beğeni toplamaya bıraktıkça, yaşam üretme potansiyeli de giderek kullanılmaz olur ve insan kendisini nasıl çıkacağını bilemediği bir kısır döngünün içinde bulur.
Sayfa 101Kitabı okudu
Zedelenmeyi ya da zedelemeyi yaşamaktansa varolmamayı yeğliyoruz . Öte yandan yaşamazlık sonucu biriken öfke ve saldırganlığı, açık ya da dolaylı yoldan Bu durumun sorumlusu olarak gördüğümüz çevremize, bunu yapamadığımızda da organlarımıza yöneltiyoruz. Ama kendimizi yok etme pahasına kaçındığımız zedelenme ve zedelemeyi yine de yaşıyoruz.
Gelenekler bireyin kendini varetme sorumluluğunu hafifletir, ama karşılığı özgürlükten vazgeçerek ödenir. Bu bir seçimdir. Ama pek çok insan her ikisini birden istemenin daha doğrusu olamayacak bir şeyi beklemekte olmanın sıkıntılarını yaşar.
Reklam
İnsanların bir dizi görevi yerine getirerek günlerini tükettikleri ya da sistemin beklentileri doğrultusunda başarılı olma ve kazanma tutkusuyla yaşadıkları bir dünyada nasıl birey olunabilir? İnsanların hiçbir şeye gerçek anlamda bağlanamadıkları bir dünyada!
Sanki bilinenler yeterli değildi, ama eksik olanı tanımlayamıyordum.
Yargılamayı daha sonra, yargılandıkça öğrenecektim.
208 syf.
·
Not rated
Varoluş ve Psikiyatri
Varoluş ve PsikiyatriEngin Geçtan
8.8/10 · 624 reads
Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığımı artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyülerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum.
Onu yitirdim yitireli, aramızda bir taş duvar, ıslak bir set, deliksiz penceresiz, kurşun gibi bir taş duvar yükseldi yükseleli, hayatımın ebediyen boş ve kayıp bir hayat olduğunu kavramıştım.
185 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.