İmran Tosun

Müddessir Suresi
"Elbiseni temiz tut. Her türlü pislikten uzak dur." âyetlerinin tefsirinde elbiseni temiz tut ve bu temiz elbiseye uygun hareket et yani çirkin iş yapma. İslam kimliği olan bu elbiseye uymayan davranışlarda bulunma anlamına gelen bir tefsir görüşü var. Bu görüşün getirdiği anlamda temiz giyinmeyi ve bu giyime yakışır şekilde yaşamayı nasip et Allah ım...
Reklam
"Musa'nın tanrısını görmek için şöyle yüksek bir kule yap da görelim," diyorlar. Aklıma uzaya giden ilk insan olan Gagarin'in sözü geldi. "Gökyüzüne çıktım ama tanrıyı göremedim," demişti Gagarin. Halbuki kendisine baksa görecekti.
Ümitsizliğe hiç yer yok. Bir Müslüman için bu böyledir çünkü Müslüman'ın bir tezi vardır. Ötekinin tezi daha çok var olmak üzerine kuruludur, Müslüman için böyle değil. Onlara atfedilen mana zaman içinde değişir ama arkada bir öz, bir değer vardır. Bir Müslüman'ın vazifesi zamanın ihtiyacına göre arkadaki özden yeni biçimler üretmektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Toplum ve eylemler, şehri her an inşa ediyor. Siz şehri inşa ediyorsunuz ama aynı anda şehirde sizi inşa ediyor. "Erdemli şehrin birinci özelliği insanın yardımlaşmasıdır." diyor Farabi. Yardımlaşmanın en basit biçimi de tebessümdür.
İnsan sadece kendisi için yaşadığında süfli arzuları her şeye galip gelebilir. Modernite, ihtiras üzerine kuruludur. Dayanağı kendi varlığıdır ve o varlık modern insana "Önce ben, hep ben," dedirtir. Müslüman'ın varlığıysa nefes alırken bile "Hu" der.
Reklam
Şikayet, bir süre sonra hiçbir şey yapmamamın özürüne dönüşüyor. Bizim toplumumuzda yaygın bir durum. Oysa inançlı insan ümitsiz olamaz çünkü ümitsizlik haramdır. Belki havf ve reca arasında salınmalı ama topyekün yeise düşmek aksiyoner, inanç sahibi insana yasaklamıştır. Avami dille söylüyorum, "Bu memleket adam olmaz, her şey kötüye gidiyor, dünya batıyor," sözleri kolaylıkla toplumumuzda bir şeyleri yapmamanın mazereti haline gelebiliyor.
"Kim ve ne olursa olsun yeryüzünde her insan, her zaman, dünya tarihinde başrolü oynar. Ve doğal olarak o bilmez bunu. "
"Sevdiğimiz zaman evrenin bir parçası oluruz. Sevdiğimiz zaman olanları anlamaya gereksinimimiz yoktur, çünkü o zaman olanlar bizim içimizde olur..... çünkü sevdiğimiz zaman, olduğumuzdan daha iyi olmaya çalışırız her zaman."
Başkasının kişisel menkıbesine burnunu sokan kimse kendi kişisel menkıbesini kesinlikle keşfedemez.
En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır.
Reklam
Bu yörelerde bir yığın arkadaşı vardı - ve bu da yolculuk yapmayı neden bunca sevdiğini açıklıyor. Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, insan her zaman yeni dostlar edinir. Papaz okulunda olduğu gibi, insan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştir- meye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.
Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle demiş: "Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum." "İşte çok güzel bir hikaye," dedi Simyacı.
Peygamber Efendimiz(sav) Küçüklerin de Hakkı Vardır
O Yüce Elçi, çocuğun varlığını görmezden gelmez;çocukların yanından geçerken selam verir, sizi fark ettim dercesine... O çocuğun derdiyle ilgilenir; küçük Ebu Umeyr'e rastladığı da serçesini sorar, 'Senin için önemli olan şeyleri ben de önemsiyorum.' dercesine... O, çocuğun sağlığına değer verir; bir Yahudi çocuğu hastaladığında ziyarete gitmekten ve onu Müslüman olmaya davet etmekten çekinmez, benim gözümde sen ailenden bağımsız bir bireysin. dercesine... O, kızı Fatıma yanına geldiğinde ayağa kalkıp karşılamayı, elinden tutup kendi yerine oturtmayı sever, Bana en çok benzeyene selam olsun. dercesine... O, çocuğun tercihlerini dikkate alır; annesi ve babası boşanan bir çocuğu, ikisinden birisini tercih etmekte serbest bırakır, Kararına saygılıyız. dercesine...
Sayfa 139Kitabı okudu