Evlilik söz konusu olduğu zaman insanın aşkınlık doğası biyolojik, psikolojik, sosyoekonomik doğası kadar, hatta bazı durumlarda hepsinden daha öne çıkarak devreye girer. Aşkınlığının bilincine varmış bir kadın ve bir erkek manevi yaşamlarını evliliklerinin vazgeçilmez bir parçası görürler. Onlar için evlilik sadece kendilerini kapsayan bir BİZ olmaktan çıkar, inanç ve değerleriyle uyum içinde geçmişle geleceği birleştiren ve kendileri kadar ailelerini, dostlarını, tüm insanları, canlıları, evreni kucaklayan bir büyük BİZ'e dönüşür.
"Ben kimim?", "niçin varım?", "hayatımın anlamı ne?" gibi sorular insanın doğuştan getirdiği önemli sorulardır. Tarih boyunca insanlar bu sorulara birey ve toplum olarak farklı cevaplar vermişlerdir. Buldukları cevapları önemsemişler ve bunları temel alan inanç ve değerler üstüne yaşamlarını kurmuşlardır. Yaşadıkları hayatın olabilecek en anlamlı hayat olduğuna inanarak kurdukları düzeni gerektiğinde hayatları pahasına savunmuşlardır.
İnsan anlam arayışı içinde olan bir varlıktır ve kendini aşarak inanç ve değerleriyle yaşamında anlam bulur. İlkel ya da gelişmiş olsun, bir inanç sistemine sahip olmayan hiçbir insan topluluğu yoktur.
İnanç, sevgi ve cinsellik olumlu heyecanların en güçlüleridir. Üçü karıştığında düşünceyi anında bilinçaltına ulaştırıcak şekilde 'renklendirme' etkisine sahip olurlar. Bilinçaltına ulaşan düşünce burada manevi eşdeğerine dönüşür, ki bu da, sonsuz akıldan cevap alan tek biçimdir.
DÜŞÜNME VE YAPMA YETİSİ OLDUĞU HALDE DÜŞÜNMEYEN İNSAN, DÜŞÜNCESİZCE BİAT VE İTAAT EDENLERE ESİR DÜŞER
Cehalet; aklın insanı/insanın aklı terk ettiği zamanlarda yaşamı tehdit eden en büyük felakettir.
Cumhuriyet devrimlerini düşmanı yenerek insanlık adına yapan Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı bakiyesi cehaleti yenmeye ömrü yetmedi.
Devrimi