Tefekkür etmeye başladığınızda ruhunuzun bir yerlerden şarj edildiğini hissediyorsunuz ve elbette tuhaf olsada birgün tükeneceğini anlıyorsunuz, ki bunun örneğine her gün şahit oluyoruz ve birgün bizler de insan şarjının zamanı geldiğinde tükendiğinin örneği olacağız, ÖLECEĞİZ. Ama kesinlikle ölmek yok olmak değil, Ölmek aslında bir mezuniyet belgesidir. Nasıl ki eğitim hayatımızda almak istediğimiz diplomalar bizleri motive edip terbiye ediyorsa işte ölmekte tam olarak böyle bir şeydir. Terbiye edici ve daha sonra sonsuz bir hayatın ilk adımıdır. İnanmak veya inanmamak, iki kritik eşik. Fikrimin zikrine ihtiyaç duyuyorum ve şunu söylemek istiyorum; Her ölen bir yanılandır. Her yanılan ise bir yenilendir. Bazılarımız o meşhur alemde "biraz" inansaydık diyeceğiz bazılarımız ise keşke "biraz daha" inansaydık diyeceğiz. Umut ederim ki, yanılgılarımız yangınlarımıza sebep olmaz...
Önce ben Dikkat "sadece ben! " değil. En çok kendimizden ödün verdik bu hayatta. El alem ne deri el Âlim ne derin gerisinde bıraktık her zaman. El Âlim'in ne dediğine baksaydık sadece, fıtratımıza da döneceğimiz için hiçbir sorun kalmazdı geriye ...kaygılarımız, hissettiklerimizi anlamaya çalışmalarımız, kendimizden çokça ödün
Reklam
Tanrı düşüncesi...
"Varlık varsa tanrı da vardır. Varlık yoksa tanrı da yoktur. Yoksa bu kadar şey tesadüfün kurbanı nasıl olabilirdi ki? Matematiğe bir bakın! Olasılıklar vardır matematikte ama bu mesele olasılıkla karıştırılmamalıdır. Tanrı olanaklardan ibarettir. İnsan tanrıyla birebir iletişim kuramaz ama tanrıya kişisel olarak inanıyorsanız eğer onu görmenize veya işitmenize de gerek yoktur. Tanrıya inanmak veya inanmamak... Onu anlamak veya anlayamamak... İşte, tüm mühim hakikatler bunlardır insancıklar!" Çağla Çatalkaya
Bilim/sellik, tüm inanç ve inançsızlıklara tarafsız ve bağımsız ve onlara nötr ve yüksüz” dediğiniz hâlde; bir “inançsız”ın bakış açı ve nazarıyla, gözlem – ölçüm – deney veri ve bilgilerini kodluyorsunuz! Yani: Bilimsel gözlem ve keşif ve bilgilerinizi; “ateist – materyalist – natüralist – yatay determinist” kontekst / bağlam /şablon /çerçeve /
Aklımıza gelen düşünceler kendiliğinden ortaya çıkabilir veya kendimiz, insanlar ve dünyayla ilgili inançlarımız, bizim kontrolümüz dışında gelişmiş olabilir. Ama bunlara vereceğimiz tepki veya inanıp inanmamak ise bizim seçimimizdir: Her aklımıza gelene inanmak zorunda değiliz.
M. Hakan Türkçapar
M. Hakan Türkçapar
W. Goethe
İnanmak veya inanmamak küçük bir mesele, her halükarda dehşet de duruyor ortada, hayranlık da.
Reklam
İnsanda iki türlü kalp vardır. Birisi, bildiğimiz, göğsümüzdeki et parçasıdır. Buna Yürek denmektedir. İkincisi, bu et parçasında bulunan bir kuvvettir ki, buna da Gönül denmektedir. Din kitaplarında bildirilen kalp, bu gönüldür. İnanmak ve inanmamak, muhabbet, sevgi ve düşmanlık bu kalpte olur. İnsanın azaları, organları bu kalbin emrindedir. Temiz kalbin sahibi akla uyar, hep iyi işler yapar. Kalbi bozuk, hasta olan, nefse uyar, hep zararlı işler yapar. İhlas, samimiyet ile yapılan ibadetler, bilhassa namaz kılmak, kalbi temizler. Allahü Teâlâ, kalbi bozan, hasta yapan şeyleri haram etmiştir. Günah işleyenin kalbi hasta olur. Günahın büyüklüğüne göre, hastalık hafif veya ağır olur. Kalp hasta olunca, ibadet yapmak güç olur. Kalp hastalığının birinci ilacı, tevbe ve istiğfardır. Tevbenin kabul olması için, günahı terk etmek ve ibadet yapmak lazımdır. Kalp hastalığının ilacı olan tevbenin kabul olması için, en faydalı ibadet, namaz kılmaktır. Her gün namaz kılmak, çok kolaydır. Her gün beş kere namaz kılmak, kalbi hasta olanlara güç gelir. Halbuki, namaz çok kılınırsa, kalpte Allah sevgisi hasıl olur. Allah sevgisi zamanla kalbi doldurur. Saadetlerin en büyüğü, kalbe Allah sevgisini yerleştirmektir.
51 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.