Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bira bardağına bakarken aklıma Edip Cansever'in şiiri geldi. "Bir bira içmek istiyordu kaç gündür / Masaya biranın dökülüşünü koydu." Masa da masaymış dedim, güldüm. Hâlâ gülebiliyor olmama şaştım, bir de buna güldüm. Sonra güneş battı, gece indi, hava buz gibi oldu, ellerim ayaklarım dondu, inatla dışarda oturmayı sürdürdüm. Gece göğü dupduruydu, görüntü çok keskindi. Boğaz'ın karşı kıyılarının ışıklarına bakarken bir zamanlar Şebnem için yazmaya başladığım şarkıyı anımsadım. Önce kolay sanmıştım aşkı, sonra anladım ki çetin cevizmiş. Bitirebilseydim adını çetin ceviz koyacaktım. Işıklara bakarken, ansızın çetin ceviz olanın aşk değil, yaşamın kendisi olduğunu anladım. İlk yanlışı ne zaman ve nasıl yaptığımı bulmaya çalıştım. Kendime en büyük yanlışım Şebnem'i sevmek miydi diye sordum. Buna ne evet diyebildim ne hayır. Yaşamımı Şebnem'den önce ve Şebnem'den sonra diye ikiye ayırıp gözden geçirdim. En büyük yanlışımın, beni felakete sürükleyen şeyin Şebnem olduğuna kendimi inandırmak istedim. Çünkü delice âşıktım karıma ve aşk bütün hataları bağışlatır.
Sayfa 499 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bizler insanız. İnsan kusurlarıyla, hatalarıyla bir bütündür. Yanlış yapıyoruz. Yanlışlarımızdan dolayı kendimize karşı hoşgörüsüz, acımasızca tutum alamayız. Varoluşumuzu, insanlığımızı yaptığımız hatalara göre sorgulayamayız. Kendimizi koşulsuz olarak olduğumuz gibi kabul etmeliyiz. Doğru ya da yanlış davranışlarımız, başkaları tarafından onay alıp almamamız bunu etkilememelidir. Daha iyi davranmak ve insanlarla daha verimli ilişkiler kurmak için tekrar deneyeceğiz. İnatla, yılmadan, pes etmeden deneyeceğiz. Kendi değerliliğimizi artırmak için değil kendimizi daha etkili bir hâle getirmek için ve tabii ki yaşamdan keyif alabilmek için.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Bencillik arıyorsan ben sana söyleyeyim bak, asıl bencilce olan depresyondur. Çünkü sahibini ve  yaşadıklarını evrenin merkezine koyar. Açlar, hastalar, savaşlar, depremler, tufanlar bile önemini kaybediverir. Sevgilinin gidişini düşünürken korkunç facialardan sağ çıkmış ve yaşamak zorunda kalmış insanları mesela görmezden gelirsin. Onlar inatla ayakta kalmaya uğraşırken, sen yıkılmaktan medet umucak kadar körleşirsin. Ama şükretmeyi öğrenirsen sadece yaşama karşı nankörlükten değil bencillikten  de kurtulursun. Sahip olduklarına minnet duymak seni şımarıklıktan, yıkıcı hırstan, tatminsizlikten, dinmeyen aç gözlülükten korur.
6 )Sözel judo: eleştiri ateşi altında olduğunuzda karşılık vermeyi öğrenin değersizlik hissinizin nedeninin süregiden de öz eleştirileriniz olduğunu öğreniyorsunuz Bu durum sürekli kendinize nutuk çektiğiniz ve sertt gerçekçi olmayan bir şekilde zulmettiğiniz üzücü bir iç konuşma şeklini alır Genellikle öz eleştiriniz başka birinin sert bir
Sayfa 143
“Ey şairlerin eski lâneti, yakman sürekli, konuşmak yerine, durmaksızın değerlendiren duygularını oluşturmak yerine onları ve bildiklerini sanırlar hâlâ, içlerinde neyin neşeli olduğunu veya acıklı ve şiirlerinde, yerebileceklerini veya övebileceklerini onları, aynı hastalar gibi, kullanırlar acının dilini, anlatmak için sızlayan yerlerini, kendilerini sert sözcüklere dönüştürmek yerine bir katedralin taş ustasının taşın soğukkanlılığına dönüşmesi gibi inatla”
Gelecek nesillere savaş esnasında işlenen gerçek ve korkunç doğruları öğretmek bizim görevimiz, bunları saklamamalı ya da hiç olmamış gibi davranmamalıyız. Bunları hatırlamalıyız ki geçmişin hataları tekrar etmesin. Tarih kitapları, şarkılar, romanlar, oyunlar, filmler ve anıtlar yaşananları unutmamaya ve barış içinde ileriye gitmemize yardım etmek için son derece gereklidir..
Sayfa 391 - Arkadya YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Şükretmek bencillik değildir. Aksine, şükrederken diğerlerinin yarasını görür ve sadece kendinle meşgul olduğun zamanlar için utanırsın. Dünyanın senin ve yaranın etrafında dönmediğini anlarsın. Bencillik arıyorsan ben sana söyleyeyim bak. Asıl bencilce olan depresyondur. Bencilcedir, çünkü sahibini ve yaşadıklarını evrenin merkezine koyar. Açlar, hastalar, savaşlar, depremler, tufanlar bile önemini kaybediverir. Sevgilinin gidişini düşünürken, korkunç facialardan sağ çıkmış ve yaşamak zorunda kalmış insanları mesela, görmezden gelirsin. Onlar inatla ayakta kalmaya uğraşırken, sen yıkılmaktan medet umacak kadar körleşirsin. Ama şükretmeyi öğrenirsen, sadece hayata karşı nankörlükten değil, bencillikten de kurtulursun. Sahip olduklarına minnet duymak, seni yıkıcı hırstan, şımarık tatminsizlikten, dinmeyen açgözlülükten korur."
Sayfa 221Kitabı okudu
Yani" dedim, "başkalarından esirgeyip bana sunduğu nimetler ve benden esirgeyip başkalarına verdiği dertler için Allah'a müteşekkir olmalıyım, öyle mi? Bundan daha bencilce bir şey duymadım!" "Şükretmek bencillik değildir" dedi Ses. "Aksine, şükrederken diğerlerinin yarasını görür ve sadece kendinle meşgul olduğun zamanlar için utanırsın. Dünyanın senin ve yaranın etrafında dönmediğini anlarsın. Bencillik arıyorsan ben sana söyleyeyim bak. Asıl bencilce olan depresyondur. Bencilcedir, çünkü sahibini ve yaşadıklarını evrenin merkezine koyar. Açlar, hastalar, savaşlar, depremler, tufanlar bile önemini kaybediverir. Sevgilinin gidişini düşünürken, korkunç facialardan sağ çıkmış ve yaşamak zorunda kalmış insanları mesela, görmezden gelirsin. Onlar inatla ayakta kalmaya uğraşır- ken, sen yıkılmaktan medet umacak kadar körleşirsin. Ama şükretmeyi öğrenirsen, sadece hayata karşı nankörlükten değil, bencillikten de kurtulursun. Sahip olduklarına minnet duymak, seni yıkıcı hırstan, şımarık tatminsizlikten, dinmeyen açgözlülükten korur. Anlatabiliyor muyum?"
"Yani" dedim, "başkalarından esirgeyip bana sunduğu ni­metler ve benden esirgeyip başkalarına verdiği dertler için Allah'a müteşekkir olmalıyım, öyle mi? Bundan daha bencil­ce bir şey duymadım!" "Şükretmek bencillik değildir" dedi Ses. "Aksine, şükre­derken diğerlerinin yarasını görür ve sadece kendinle meşgul olduğun zamanlar için utanırsın. Dünyanın senin ve yaranın etrafında dönmediğini anlarsın. Bencillik arıyorsan ben sana söyleyeyim bak. Asıl bencilce olan depresyondur. Bencilcedir, çünkü sahibini ve yaşadıklarını evrenin merkezine koyar. Aç­lar, hastalar, savaşlar, depremler, tufanlar bile önemini kay­bediverir. Sevgilinin gidişini düşünürken, korkunç facialar­dan sağ çıkmış ve yaşamak zorunda kalmış insanları mese­la, görmezden gelirsin. Onlar inatla ayakta kalmaya uğraşır­ken, sen yıkılmaktan medet umacak kadar körleşirsin. Ama şükretmeyi öğrenirsen, sadece hayata karşı nankörlükten değil, bencillikten de kurtulursun. Sahip olduklarına minnet duymak, seni yıkıcı hırstan, şımarık tatminsizlikten, dinmeyen açgözlülükten korur. Anlatabiliyor muyum?"
İMPARATORLUGUN BIRAKTIKLARI
İngiliz İmparatorluğu'nun Hindistan'da geriye bıraktığı ne vardı? Bu soruya Alex von Tunzelmann, lndian Summer isimli kitabına tam da benim işaret ettiğim fikri zemini dile getirerek başlıyor: Başta, iki millet vardı. Biri büyük, kudretli ve muhteşem bir imparatorluğa sahipti. Harika bir idaresi, çok zarif bir kültürü vardı. Yeryüzünde
74 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.