Birkaç gün içinde kendimi kitaplara dehşet içinde bakarken buldum, indirimli ürünlerin beni baştan
çıkarmasına izin vermiyordum ve en kötüsü uzak diyarlardan ofisime gelen kitapları, neredeyse ne
olduklarına bile bakmadan, kütüphaneye yollayıveriyordum. Herhangi birinin ilgimi çekmesi sonucu
onu eve götürme, duvarları kaplayıp koridorlara ilerleyen dev koloniye yenisini ekleme ihtimali beni
ürkütüyordu.
Gölge Hattı’ın, onu her gün görebileceğim kitap sehpasının üstüne yerleştirme sebebim yeni bir
düşüşü engellemeye karşı göstereceğim dirence duyduğum güvensizlikti. Ancak, lambanın ışığının
üzerine düştüğü o gece, Brauer’in kâğıda farklı bir ilgi duymakta haklı olmasından mıdır yoksa benim
duygularımın kontrolünü ele geçirmesinden midir bilmesem de sonunda Bluma’nın mezarını ziyaret
etmeye karar verdim.