Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1839'da Mehmet Ali Paşa'ya karşı Osmanlı İmparatorluğu'yla ittifak kurduktan ve Rusya'nın Balkan Slavlarını desteklemek suretiyle toprak kazanma girişimlerinin önünü kesmeye çalıştıktan sonra İngiltere diğer herkesi aşağı gördüğü bir üstünlük kompleksine kapılarak, uygarlaştırma görevi kisvesi altında başka ülkelerin iç işlerine karışacak hatta askerî müdahalede bulunacak kadar ileri gitmiştir. Büyük Güçlerin Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışırken kendi çıkarlarını gözettiğinin bir kanıtı da özellikle Fransa ve Rusya'nın "Hıristiyanları kâfirlerin kökünü kurutmayı istemekle suçlanan softalardan koruma" bahanesiyle Osmanlı topraklarına giderek artan sayıda misyoner göndermesidir. Hatta Ahmet Rıza misyonerlerin çoğu zaman gayrimüslim azınlıklar arasında milliyetçi duygular uyandırmak için dini kullanarak ve böylelikle de eski yaraları deşerek uluslararası hukuku çiğnediğini belirtiyordu.
Yunanların Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanması ve Osmanlı idaresinden ayrılması konusunda baş destekçisi Rusya olmuştur. Osmanlı Devleti'ne karşı 1827-1829 yılları arasında savaş açan Ruslar, Edirne'ye kadar ilerleyerek şehri ele geçirmiştir. Bu sırada Rusya'nın dışişlerinde önemli bir etkiye sahip Ioannis Kapodistrias, Nisan 1827'de Yunanistan'ın geçici devlet başkanlığına seçilmiş, 1829'da Mora yarımadası ve Atina'yı da içine alan bir Yunan devleti kurulmuştur. Osmanlı Devleti ise büyük devletlerin baskısıyla 1830'da Yunan devletini tanımak zorunda kalmıştır. Ancak isyanda öne çıkmış olan Yunan ailelerin düşmanlığını çeken Rus yanlısı Kapodistrias Ekim 1831'de öldürülmüştür. Bunun üzerine 1832'de yapılan Londra Antlaşması gereğince İngiltere, Fransa ve Rusya'nın koruması altında bir Yunan (Helen) Krallığı oluşturulmuştur. Yunan tahtına ise eski Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nun Bavyera hanedanından olan I. Otto oturtulmuştur.
Sayfa 37 - ATARÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Reklam
Ekonomik Çıkar Kavgası
Osmanlı egemenliğindeki Arabistan Yarımadası, özellikle İngilizlerin ilgisini çekiyordu. İngilizler, bu topraklardaki doğal zenginliklere, petrol yataklarına göz dikmişlerdi. Bu stratejik bölge, petro-lün yanısıra, başka olanaklar da sunuyordu. İngilizler, bu toprakları egemenlikleri altına alırlarsa sömürgeleri olan Hindistan'a yeni bir geçiş yolu açmış olacaklardı. Söz konusu petrol alanları, sadece İngilizleri değil, Almanları da ilgilendiriyordu; onlar da Anadolu üzerinden geçerek Ortadoğu'da ki bu zenginliklere ulaşmak istiyorlardı. Ortadoğu 'daki bu zenginlikleri ele geçirme arzusu zaten İngiltere ve Almanya arasın- daki çıkar çatışmasının en önemli nedeniydi. Fransa ise Anadolu'nun güney yöresindeki Suriye ile ilgileniyordu. Bu topraklar üzerinde ulusal çıkarları olduğunu ileri sürüyordu. Rusya'ya gelince, yüzyıllardan beri sıcak denizlere inmek isteğiyle, boğazlara göz dikmişti. Doğu Anadolu'daki bazı illeri de kendi topraklarına katmak istiyordu.
1. Dünya Savaşı Öncesi Durum
1900'lü yılların başlarında, Osmanlı İmparatorluğu çıkmaza girmişti. Felaketli son açık seçik görünmeye başlamıştı. l 912 Balkan Savaşı yenilgisi ile Osmanlı Devleti, Arnavutluk, Makedonya, Batı Trakya, Selanik ve tüm Ege Adalarını kaybetmişti. 1914 yıllarına gelindiğinde, devletler arasındaki siyasal çekişmeler, çıkar çatışmaları, Avrupa'yı kuvvet denemelerinin öne geçtiği bir arenaya dönüştürmüştü. B ir yanda, İngiltere-Almanya arasında ekonomik alanda kıyasıya sürüp giden çıkar çatışması; öte yanda, Almanya-Rusya arasındaki "German-Islav" ulusçuluk kavgası, bütün şiddetiyle sürüyordu. Bu nedenlerle, Avrupa ikiye ayrılmıştı. Bir yanda, İngiltere'nin başını çektiği Rusya ve Fransa, öte yanda Almanya'nın liderliğindeki Avusturya-Macaristan ve İtalya'nın beraber olduğu iki ayrı çıkar grubu vardı. Avrupa'daki devletler, uzun süredir Osmanlı lmparatorluğu'nun topraklarını paylaşmak istiyorlardı; ama bu paylaşımda kendilerine düşen topraklar üzerinde kesin anlaşmaya varamıyorlardı. İmparatorluğun paylaşımını geciktiren, belki de sadece bu çekişmeydi.
Pontusçuluk terimi, Doğu Karadeniz'de bir "Pontus Cumhuriyeti" kurmak amacıyla 19. yüzyılın ikinci yarısından itiba- ren yürütülen faaliyetleri ifade eder. Bu faaliyetlerin başlıcaları; siyasi propaganda-yayın çalışması, silahlı isyan ve terör hareketleridir. Pontusçu çeteciler en başta Fener Rum Patrikhanesi olmak üzere Trabzon, Samsun ve Giresun gibi Anadolu'daki Ortodoks metropolitler ile birlikte çalışmışlardır. Aynı zamanda Yunanistan'ın yanı sıra Rusya, İngiltere, Fransa ve ABD gibi Ba- tılı devletlerce de desteklenmişlerdir. Pontusçuluk gibi bir siyasi hareketin ortaya çıkarılmasındaki temel amaç, zayıf düşmüş Osmanlı Devleti'nin parçalanması, Müslüman Türklerin Avrupa ve Anadolu'dan atılmasıdır. Aynı zamanda Doğu Karadeniz'de kurulacak bir Rum devletinin Yunanistan'a bağlanması da amaçlanmıştır. Bu maksatla dört yüz yılı aşkın bir zamandır Osmanlı Devleti çatısı altında yaşamını sürdüren Rum ahali yabancı devletlerce kışkırtılmıştır. Sadece Rumların değil aynı amaçla çeşitli tarihlerde Ermeniler, Süryaniler ve Kürtlerin de Batılı devletlerce Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtıldığı görülmektedir.
Sayfa 1 - ATARÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Birinciliği kaptırmışız,bu olmadı
Kadınların kendilerini güzel bulma oranları; 🇮🇳 Hindistan: %96 🇹🇷 Türkiye: %91 🇷🇺 Rusya: %81 🇨🇳 Çin: %73 🇺🇸 ABD: %65 🇰🇷 Güney Kore: %61 🇩🇪 Almanya: %53 🇫🇷 Fransa: %41 🇵🇱 Polonya: %40 🇬🇧 İngiltere: %29 🇯🇵 Japonya: %26
Reklam
Hirosima ve Nagazaki
Ikinci Dunya Savasi'nin hemen arefesinde, 2 Agustos 1939'da Alman asilli Amerikali bilim adami Albert Enistein, Amerikan Baskani Franklin Roosvelt'e bir mektup yazarak Nazi Almanya'sinin atom bombasini yapiminda kullanilabilecek Uranyum 235'i saflastirmaya calistigi uyarisinda bulundu. Amerika buna kayitsiz kalamazdi ve
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
"Milletimiz, tarihin her devrinde büyük devlet sahibi olmuş ve 1918 yılına kadar, en güçsüz zamanlarımız da dahil olmak üzere, Türkiye daima büyük devlet sayılmıştır. Fakat Birinci Cihan Savaşında yenilip topraklarımızın yarısını elden çıkarmamız üzerine Türkiye, artık büyük devlet olmak vasfını kaybetmiştir. Toprağın yüzölçümü, nüfus, tarih, askerî güç bilim, sanayi gibi türlü faktörlerin muhassalası olan büyük devletlik bugün Amerika, İngiltere, Rusya, Fransa, Almanya, Japonya, Çin, Hindistan, Brezilya ve Kanada'nın inhisarındadır." (Millî Yol 6, 2 Mart 1962: 1).
ATSIZ'DA TÜRK-TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK: 1943 yılındaki En Sinsi Tehlike broşüründe "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür." (Atsız 1992: 68) diyen Atsız'ın Türkçülüğüne geçmeden önce onun genel olarak "milliyetçilik” hakkındaki düşüncesini aktarmak doğru olacaktır. Ona göre milliyetçilik sosyal bir kanundur: "Tarihin
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.