eskiden yalnızca kelimeler ve sözcük anlamları vardı. artık insanlar aynı cephanelikten almıyor kurşunlarını. canı acıyınca acıyor demiyor insan, kahkahalar atmak isterken dudaklarının arasında bırakıyor neşesini. sevince seviyorum demiyor, nefret ettiği insnaların suratına bakıyor gülümsüyor her gün. sarılmak istiyor, kolları uzanmaz sanıyor. şu dünya üzerinde en çok sevdiği kafanın üzerinde yetişen saçların arasına geçirmek istediği parmaklarını kusmak için boğazına iteliyor. yürümek istediği kaldırımların üzerinde gezinmiyor ayakları asla, ardını görmek istemediği kapıları da çarpıp kapatmıyor ses çıkmasın diye... içmek istemediği alkol yakıyor boğazını, bazen de karşısındaki dudaklardan dökülen zehir. bugünlerde sözlükler hiçbir işe yaramıyor.
Sayfa 243Kitabı okudu
Gürültüleri duymamak güzel. Sürekli bir şeylerin yıkıldığı, yerine yenilerinin yapıldığı toza bulanmış bu şehirden bıktı. İnşaat sesleri, işçilerin bağrışları, yolları tıkayan hafriyat kamyonları, evlerin günbegün kesilen ışığı ve beton, beton, beton. İnsan her zaman yeni bir şeyler görmek istemiyor, bazen var olanı korumak, elinde olanın tuhaf, huzur veren alışkanlığıyla yaşamayı sürdürebilmek, belki yalnızca yetinebilmek istiyor. Ama zaman değişti.
Sayfa 61 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben de bazen tıpkı böyle hissediyorum..
Yakınlarımın, akrabalarımın resimlerini çıkarıp, birbir baktım. Her biri kendi gözlemlerime uygun olarak gözümün önünde canlandılar. Onları hem seviyor, hem sevmiyordum. Hem görmek istiyor, hem de istemiyordum. Hayır, hayır, onların hatıraları devamlı gözümün önündeydi. Fotoğrafları yırtıp paramparça ettim. Gönülden bağlılığım yoktu. Kendi kendime karar yürüttüm. Gördüm ki şefkatli bir insan değilmişim.
Münih’in beğendiğim ikinci özelliği trafikteki düzen oldu. Burada üç kişiye bir araba düşüyormuş. Bizimkilerin de arabası vardı. Şehrin içinde ve dışında arabaların gelip gidişi parmak ısırtacak bir intizamla oluyordu. Korna çalmak yasağı olmadığı halde korna binde bir, meselâ önde giden bisikletli çocuğu uyarmak için çalınıyordu. Caddelerin,
SOKAKTA BİR DELİ! Pencerenin önünden seslendim: —Holmes!... O sabah sokağı seyrederek vakit geçiriyordum. Cevap alamayınca yine seslendim: —Holmes!. —Ne var? —Sokakta deli var. —Tımarhaneye mi götürüyorlar? —Hayır, başıboş dolaşıyor...yürekler acısı bir manzara... adamcağızı ne diye sokağa bırakmışlar? Günah… Dostum gerindi, tembel
RIZA NUR'UN HAYATI AİLESİ RIZA NUR’un baba tarafı en aşağı 200 yıldan beri Sinop’ta oturan ve “İmamoğlu” adını taşıyan bir aileye mensuptur. Rıza Nurun bilinen ilk atası Sinoplu Hacı İbrahim’dir. Bunun oğlu Sinop Kalesi dizdarı Mustafa aynı zamanda Sinop’taki Hisar camisinin imamı olduğu için bu aile adı onlara yâdigâr kalmıştır. Bu İmam Mustafa
Reklam
SİRAJDİ, YAHA VE ARKADAŞLARı Şu anda Rusyada yaşayan Çeçenlere ancak bir deli gıpta edebilir. Geçtiğimiz yıllarda Çeçenlerin içinde bulundukları durum katlanılmaz bir hal almıştı, ancak Nord-Ost kuşatmasından bu yana ırk temelinde işlemekte olan devletin cezalandırma aygıtı çok daha hızlı çalışıyor. Polisin gözetiminde düzenlenen ırkçı saldırılar
KAMÇATKA: HAYATTA KALMA MÜCADELESİ Kamçatka, Rusyanın en ücra köşesinde yer alır ve Moskovadan uçakla on saatten fazla çeker. Petropsvlovsk-Kamçatskiy hattında çalışan uçaklar oldukça ilkeldir; bu uçaklar sizi anavatanımızın uçsuz bucaksızlığı ve halkımızın s􀙡dece çok küçük bir kesiminin Moskovada yaşadığı, burada kendi siyasal oyunlarını
83 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.