Elif Şafak'la tanışmam "Aşk" kitabıyla olmuş ve kitabı çok beğenmiştim. Daha sonraları "Baba ve Piç" i daha da çok beğendim, "İskender" de eh işte dedim ama bu kitap için maalesef güzel şeyler söyleyemeyeceğim. Sanki İhsan Oktay Anar'ın ve Gabriel Garcia Marquez'in masalsı anlatımlarına benzer bir üslupla yazılmış ancak üç dört koldan akan roman bir mecrada tam olarak birleşememiş. Birleşmişse de ortaya çıkan şey çok da tatmin edici değil benim gözümde. Bir an önce bitirmek için ve bu eziyete son vermek için hızlıca okumak istiyor insan (kitap yarım bırakmama düsturundan kaynaklı).
Görmek ve görülmek üzerine bir roman bu eser. Görüntüleri toplumun dikkatini çeken ve dolayısı ile gözlerden uzak olmadan toplum içinde yaşayamayan iki insanın ilişkileri romanın merkezini oluşturuyor. Diğer bir taraftan, masalsı bir kahraman olan Keramet Mumi Keşke Memiş Efendi'nin çadırında sergilediği, biri Sibirya'dan diğeri Paris'ten gelmiş ve farkı farklı açılardan yine toplumun gözlerini üzerine çeken iki kahramanın öyküsü romanın bir diğer akışını oluşturuyor. Zamanda atlamalarla ilerliyor roman, sonunda da aslında bazen insanın her şeyi görmesinin gerekmediğini, bazı şeyleri görmeseydi kaderinin de değişeceğini anlatıyor.
İncelemeleri okuduğumda bazı kişilerin "taciz" sahnesinin pedofiliyi özendirdiği konusunda tespitleri var. Buna katılmıyorum, ana karakterin bu olaydan ne kadar etkilendiğini ve hayatının ne kadar da olumsuz yönde değiştiğini anlattığına göre, kitap bu konuyu özendirme amacı gütmüş olamaz. Ancak bu sahneyi böyle detaylı anlatmasa daha iyi mi olurdu bilemedim.