Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kul hakkı denince başkasının tarlasının yarısını telle çevirip el koymayı anlıyoruz. Bu da kul haklarından biridir ancak bundan ibaret değildir. Ağzımız ciddi bir kul hakkı makinesidir. Gözümüzle-kalemimizle kul hakkı ihlali yapabiliriz. Kul hakkı, bir insanı rencide etmektir. Tapulu arazisine el konan bir insan nasıl rencide oluyorsa insanların içinde kaba bir söz söylendiğinde de rencide olur. İnsanı rahatsız eden her şey bir kul hakkıdır.
Antelle ve Dedem ~ Tahir AKAY
"Maalesef günümüzde yörüklük denince akla gelen ilk şey, kara keçi kılından örülme çadırda oturup gözleme yiyip yayık ayranı içmek... Yörüklüğün bir kültür ve yaşam biçimi olduğu gözden kaçırılıyor. Antalya denince ise akla ilk gelen deniz ve tatil oluyor; ama bence her ne kadar şehir merkezi bir milyonu geçmiş nüfusuyla metropole dönüşmüş olsa da Antalya'nın genlerinde büyük oranda bu yörüklük kültürü mevcut. Gündoğmuş'tan Elmalı'ya, Manavgat'tan Korkuteli'ne kadar hâlâ bu kültür canlı bir şekilde yaşamaya devam ediyor; hatta şehir merkezindeki pek çok aile de yazları yükseklere, yaylalara gidiyor."
Sayfa 257 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil. Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma aaplaban karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüş- ten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum, acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba "insan" denince hatırlanıyor muyuz?
Sayfa 49
İnsana nasıl girecek ama aslen yabancı bir beden lazımsa bir de geçmiş lazımdı ve tutarlı bir hikaye. Beğenilecek olmasa da anlatılınca, anlat denince dinleyenin bir şeyleri hatta mümkünse her şeyi uç uca ekleyeceği bir geçmiş, şu şunun yüzünden, bu bundan, o oradan yürüme öteki berikinden türeme, ya işte böyle, diyeceği bir şeyler lazımdı. İnsan çünkü anlamadan değil ama uydurmadan duramıyordu. İnsan uyduracak ki varlığına inansın, uyduracak ki bir mindere olsun oturtulsun, bilemiyorum, ne nasıl oldu, ben nasıl oldum bilemiyorum, demek olmaz.
(...) Ve hepsinden çok bunların, hepsini kaçınılmaz bir alınyazısı imiş gibi karşılayıp, boynu bükük katlanan, sus denince susan, dur deyince duran, üstelik de bunu bir nevi olgunluk, siyaset, filozofluk sayan, şu uyuşuk alaturka ve onursuz zihniyete kızıyorum, öfkeleniyorum..
Sayfa 45 - Bilgi YayıneviKitabı okuyor
Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüş- ten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum, acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba "İnsan" denince hatırlanıyor muyuz?
Reklam
SORUMLULUK denince çoğu insanın aklına, ailesi, çalıştığı kurum ve dostlarına karşı "görevleri" gelir, ama kişinin kendisine karşı görevi olan "iyi yaşama sorumluluğu" ndan pek söz edilmez. Başkalarına karşı sorumluluklarımız olduğu kaçınılmaz bir gerçek olmakla birlikte, bazen bunu kendimize karşı sorumluluklarımızı görmezden gelmek için kullanmak da sorumsuzluktur.
Kitabın özeti niteliğinde
“Küçük bir kız hayat hakkında neler düşünebilir acaba; siz ne diyorsunuz? Mesela evlilik, kadın olmak, annelik denince ne hayal eder? İnsan benim gibi hayat hakkında yanılsamalara pek açık değilse, o zaman az önce hayranlıkla baktığınız kıyıdaki evler gibi bir evi asla kurmamaya,- hiçbir yerde kendi evinde olmamaya- karar vermesi pek de zor olmuyor. Böyle olunca da insanın elinde mesleğinden ve gazabından başka bir şey kalmıyor.”
Sayfa 56 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
acaba “insan” denince hatırlanıyor muyuz?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.