Beyaz, sarı, kızıl, kara,
ırkların ırklara
milletlerin milletlere kulluğunu
ve insanın insanı sömürmesini reddetmediler mi?
İnsan emeğini kutsal bilen
en büyük hürriyeti mümkün kılan onlar değil midir?
Toplumun en büyük haksızlığa uğramış tarihî şahsiyetlerinden biri, II. Abdülhamid’dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu 33 yıl sırf zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük padişahı katil, kanlı, müstebit,
İnsan, madde planında, kazandığı para nisbetinde hürdür. Çalışmanın sermayeye, çalışanın çalıştırana esir olduğu bir dünyada iktisadi hürriyet, sadece, sermayenin hürriyeti demektir.
“Silahlı iki jandarma gidiyor hapishaneye doğru: «geçmiş olsun,» diye bağırdılar.
Fuat baktı arkalarından, Siyah, ince bıyıkları altında dudakları titredi:
«Bu kadarcık da olsa güzel şey be, anasını sattığımın hürriyeti. Dosdoğru hamama gitmeli, dedi, Şöyle bir göbek taşına yatıp... Sonra bir kenar meyhanede bir temiz çekmeli kafayı...”