Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“ Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder.” diyor Montaigne. Kierkegaard da aynı arayışta olacak ki “ Tanrı benimle ne kastetmiş olabilir?” diye sormuş.
·
Puan vermedi
Yaşam(ama) Bilgeliği
Anladığım kadarıyla yaşam bilgeliğinin altın kuralları şöyleymiş: (Hafiften kızgın yorumlarımı sonda yazdım) 1. En popüler olmuş öğüt: Hayatta mutlu olmayı hedefleme; en az mutsuz nasıl olurum veya en az nasıl acı çekerim bunun yollarını ara. 2. Kreşten çıkan oğlunun haleti ruhiyesini anlamak için nasıl geçti günün deme, bugün seni mutsuz eden
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Yaşam Bilgeliği Üzerine AforizmalarArthur Schopenhauer · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20196,9bin okunma
Reklam
162 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
(arkakapakyazısından) “Kendi kendini eğiten insanın hikâyesi olan Hayy bin Yakzân, Ortaçağ’ın en önemli dinî-felsefî eserlerinden biri sayılmaktadır. İbranice, Latince, Flamanca, Fransızca, Almanca, İngilizce çevirileriyle XVII. Ve XVIII. Yüzyıl Avrupası’nın en popüler eserlerinden biri olmuş, Avrupa edebiyatında azımsanmayacak bir iz
Hayy Bin Yakzan
Hayy Bin Yakzanİbn Tufeyl · İş Bankası Kültür Yayınları · 20211,583 okunma
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Spoiler
Joseph K. Sıradan bir yaşamı olan bir bankada çalışarak yaşamını kazanan çevresi tarafından sevilip saygı duyulan bir adam olarak tasvir edilmiştir. Yani memur tiplemesine uyan bir karakter olarak düşünebiliriz. Kitabın bu bölümlerinde Joseph K. Dönüşüm’deki gibi böceğe mi dönüşecek acaba demeden edemiyor insan. Öykü karakterin böceğe dönüşeceği
Dava
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153,1bin okunma
Tanrı ne ister? Tanrı iyilik mi ister yoksa iyi olma seçeneğini mi? Kötülüğü seçen bir insan, kendisine iyilik dayatılmış bir insandan bazı açılardan daha üstün olabilir mi?
#savaşmayınsevişin
"Harpten bıktım usandım artık. Bütün şanı saçmalıktan ibaret. Yalnızca, bir el ateş etmemiş ve yaralıların çığlıklarını ya da inlemelerini duymamış olanlar, kan, intikam ve yıkım diye bağırırlar. Harp cehennemdir." Bu acıyı hissedecek kimse olmasaydı, savaş ne hale gelirdi? Yaralıların ağlamalarını ve inlemelerini kimse duymasaydı, bizi savaşın en korkunç yüzünden ne korurdu? Bizi kendimizden ne korur? İster uzaktan olsun ister yakından savaşta öldürenler insanlardır. Savaş insan başarısızlığıdır. Otonom hedefleme, insanların öldürmekle olan ilişkisini iyi ya da kötü şekillerde değiştirecektir. Fakat teknolojiden bizi kendimizden kurtarmasını beklemek abartılı olabilir.
Sayfa 386Kitabı okudu
Reklam
Eğer vücudunuzda bir demokrasi varsa üzgünüm ama bu vücut sizin değil, onların olabilir. Sonuçta sizin 30 trilyon oyunuz, onların ise en düşük ihtimalle 40 trilyon oyu bulunmaktadır. Yani belki anne karnında sahip olduğunuz vücut size aitti ve insan olarak dünyaya gelmiştiniz. Ama siz dünyaya geldikten sonra, sizin hücrelerinizden daha fazla sayıda mikroorganizma sizin vücudunuza yerleş ti artık. Bazılarınız bu sayı farkının çok önemli olmayacağını ve patronun kesinlikle kendisi olduğuna inanabilir. Sonuçta minnacık mikroorganizmalardan bahsediyoruz, değil mi? En fazla ne yapabilirler ki?
Uzaklara bakabiliyor olmanın bir nimet olduğunu geçtiğimiz haftalarda fark etmiştim. Gözünün önünde insan eliyle sonradan iliştirilmiş bir şeyler olmadan yani, bina gibi. Bunun insanın hayal gücünü ve ufkunu genişlettiğine inanıyorum, şimdilik böyle en azından. Baktığında beş metre ötesini görmekle, beş yüz metre ötesini görmenin ya da beş bin metre ötesini görmenin insan ufkunda aynı etkiyi göstermediğine eminim. Okumadım, içeriğini bilmiyorum ama bu İmam Gazalî'nin "göğe bakmanın faydaları" gibi bir metni var, onun içinde her ne yazıyorsa söylemek istediğim şey onunla ilgili olabilir. Ayrı bir nimet ki bu iletiyi Hacı Bayram'da Şeyh İzzettin Türbesinin ön taraflarındaki parkta, karşı tepenin yamaçlarını seyrederken yazıyorum. Böyle söyleyince iletim sınıf atlamış gibi hissettim. Odamda iki metre ötesini ancak görebiliyorken yazdığım iletilerden bi farkı olmalı diye geçiriyor insan içinden. Ama maalesef fiziken bir yerde olmak oradan olmak, oralı olmak ya da oranın rengine boyanmak demek olmuyor. Öyle olsaydı bir sürü Allah dostunun gelip geçtiği şu mekanda ben de ermiş oluverirdim. Ama ben hala "ben ne zaman akıllanacağım" diye geçiriyorum içimden. Neyse konuyu nerden nereye getirdim. Şimdi gidip kemankeş'te bir şerbet içip kitap okuyayım. Okuyacağım dedim, okumam gerek. Selametle 🌿
Hayır emin olamayız ne dünya ne de evren için.
Dünyanın en derin sularında, insan elinin değmediği o zifiri karanlık çukurlarda neler yaşıyor ya da yaşamıyor, emin olabilir miyiz?
Sayfa 101Kitabı okudu
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Dünya Adil Bir Yer Değil
Bugün dünyadaki 35. yılım, doğum günüm. Cahit Sıtkı’nın deyişiyle: “Yolun yarısı”. Bu zamana kadar yaşadıklarımdan, şahit olduğum binlerce hayat hikâyesinden, kendimce okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden, izlediğim filmlerden bir terapist olarak şunları öğrendim: İnsan nisyanla malüldür ve fena halde hüzne, hüsrana mahkûmdur. Her hal
344 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Merhaba canlar @pamukokumalar ın #pamukileyabancıyazar etkinliği için yarım kalan serimi tamamlamayı seçtim. Böylece #perihalkı serisinin üçüncü kitabı olan #hiçliğinkraliçesi okunanlar arasında yerini almış oldu. Periler diyarına bir insan hükmederse ne olur bilmem ama olası şeyleri okuması çok keyifli oluyormuş. İlk kitap olan #zalimprens te periler diyarına gitmek zorunda kalan ikisi fani olan üç kardeşi tanımış ve entrikalar içinde yüzen yeni dünyamıza uyum sağlamaya çalışmıştık. Keza ikinci kitap olan #lanetlikral da aynı şekilde ilerlerken çıkar hesaplaşmaları baş göstermiş, sürpriz bir sonla bitmesine rağmen beklentimin altında kalmıştı. Hiçliğin Kraliçesi'nin ise tam bir masal tadında ilerlediğini söyleyebilirim. Yeni anlaşmalar, olası savaşlar, gerçekleşen kehanetler yaşanırken aşk ön plana çıkarılmış. İlk kitaptan itibaren söylediğim gibi, fantastik okumaya yeni başlayanlar için keyifli bir giriş olabilir. Benim gibi çoktan epik fantastiğe geçiş yaptıysanız, çabucak okuyabileceğiniz çerez dediğimiz kategoriye ekleyebilirsiniz. Keyifli okumalarınız daim olsun... Kitapla kalın...
Hiçliğin Kraliçesi
Hiçliğin KraliçesiHolly Black · Dex Kitap · 2021833 okunma
İnsanlardan korkmak, kızgınlık ve bu kızgınlığın yarattığı düşmanca duyguların dıştan fark edilmesi tehlikesinin doğal bir sonucudur. Ne var ki, tehlike kişinin kendi içinden değil de dıştan gelecekmişçesine algılanır. Dolayısıyla, diğer insanlardan olumsuz davranışlar geleceğini düşünen kişi, aslında kendi olumsuz duygularından korktuğunu göremez. Bir insanın düşmanlık duygularını bastırması kendi seçimi ile olmaz. Bu, refleks türünde bir süreçtir. İnsanın düşmanlık duyduğu kişilerin sevgisine ve desteğine gerek duyduğu ya da böylesi duyguları kendisine yakıştıramaması gibi durumlarda daha da yoğunlaşır.Düşmanca duygularını bastırmak, insana en çabuk yoldan bir güvenlik sağlarsa da, kişinin savaşması gerektiği yerlerde bundan kaçınarak sanki her şey yolunda gidiyormuşçasına davranmasına neden olabilir. Böyle bir durum insanın kendisini daha da savunmasız hissetmesine yol açar.
Bir hedefi olmalı değil mi insanın, bir ideali bir amacı..? Peki o hedef, ideal ve amaç belli değilse ne yapmalı insan? İnsanın hayali, amacı tek gayesini bulmak olabilir mi? Rüzgarın savurmasına izin verip savurduğu yerlerde aramak kendini, hayalini, idealini. Bulmaya çalışmak umutsuzluğa kapılmadan. Neyi aradığını bilmeden. Bir arayış içerisinde olmak ama o arayışın sonucunun ne olacağını bilemeden... Yürümek nereye yürüdüğünü bilmeden, yaşamak neden yaşadığını bilmeden, gözlemek neyi gözlediğini bilmeden ve aramak; arayışı aramak ile bulmaya çalışmak. Neden ve niçin aradığını bilmeden. Bazen yıkabilir bu durum insanı ama amaçsızca yaşayıp gitmektense amacını ararken gitmek daha iyi değil mi? Bulmak önemli değil aslolan aramak, belki ararken kayda değer bir şeyler üretebiliriz. Ne de olsa "Yerin altındakiler üstündekilerden daha fazla" değil mi, peki onların kaçı hatırlanıyor veya kaçı amacını bulup göçmüş buradan. Yerin altına girdikten sonra amacına ulaşamamış, hatırlanmayan büyük gruba girmek istemiyorsak arayışa başlamalıyız sanki, hatırlanmayabiliriz ama hatırlananların hepsi bu yollardan geçmiş kişiler değil mi? Arayış yoluna girmek, yokluk yoluna girmekten daha iyi değil mi? Hem ne diyor Halil CİBRAN:"... yürümekle varılmaz lakin varanlar yürüyenlerdir." Hepimiz ulaşmamız gereken yere varabilmek için yola çıkmamız temennisiyle, huzurlu arayışlar...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.