Aç gözlerini, zayıf ve kibir dolu insan, toz zerreciğinin üstüne güçlükle tırmanan zavallı karınca; kendi kendine özgür ve büyük olduğunu söylüyorsun, kendi kendine saygı duyuyorsun, hayatı süresince o kadar aşağılık olan sen, ve kuşkusuz alay etmek için, gelip geçen çürük bedenini selamlıyorsun. Ve sonra sanıyorsun ki, büyüklük adını verdiğin bir miktar gurur ve Toplumunun özü olan bu alçak çıkar arasında çalkalanan bu kadar güzel bir hayat, ölümsüzlükle taçlanacak. Sana ölümsüzlük mü; sen ki bir maymundan daha azgınsın, ve bir kaplandan daha kötüsün, ve bir yılandan daha sürüngensin? Haydi canım! Maymun için bir cennet yaratın bana, kaplan ve yılan için, hovardalık, gaddarlık, alçaklık için, bencillik için bir cennet, bu toz zerresi için bir ebediyet, bu hiçlik için ölümsüzlük. Özgür olmakla, iyilik ve kötülük adını verdiğin şeyleri yapabilmekle övünürsün, kuşkusuz daha hızlı mahkum edilmek için, zira sen iyi ne yapmayı bilirsin? Hareketlerinden biri bile var mı ki kibir tarafından yönlendirilmesin veya çıkar tarafından hesaplanmış olmasın?
Eğer yılanı kuyruğundan tutup usulü ile sallayabilirseniz kolayca belini kırmanız mümkün oluyor. Beli kırılan yılan ise hareket kabiliyetini yitiriyor ve saldıramaz bir hale geliyor. Bir dost meclisinde "Emperyalizmle savaş için neler yapılabilir?" diye sohbet ederken, bir arkadaş basit bir formül ortaya attı: "Onların ye dediğini yemeyeceksin, giy dediğini giymeyeceksin, iç dediğini içmeyeceksin, bin dediğine binmeyeceksin!" İnsanoğlu, hiç gereksinme duymadığı halde "tüketim ekonomisi" nin reklamlarıyla zaruri (!) ihtiyaç haline gelmiş nice araçların kölesi haline getirilmiştir çağımızda. En büyük kârlar en lüks tüketim mallarından elde edilmektedir. Reklamların büyük çoğunluğu kullanılmasında zaruret olmayan tüketim malları için yapılmaktadır. Bu tür mal üreten firmalar, sermayesinin yarıdan fazlasını reklama ayırmaktadırlar. En fazla kazancı bu yolla elde ettikleri için, kendilerince en akıllıca işi yapmış oyluyorlar. Özellikle kültür heyelanına uğrayan toplumlarda refah seviyesine, alınan günlük protein değil kullanılan şampuan ölçü olmaktadır. Örneğin günümüz kadını mutfağına bir kilo daha et gireceğine, televizyonunda reklamını seyrettiği tırnak cilasına sahip olmayı tercih etmektedir. Varsın öğle yemeğini bir simitle idare ediversin, zararı yok, yeter ki günün modasına uygun çizmeye sahip olsun! Alkollü içki yerine süt, Coca Cola yerine ayran içilen ülke! Yaşamak için yiyen, örtünmek için giyen insanlar. Kapitalizm için ne çağdışı bir tablo..
Sayfa 33 - İz YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Çok az sayıda insan bağımsızdır; bağımsızlık güçlülerin ayrıcalıklarından biridir. Son derece haklı bile olsa, bağımsız olmak "zorunda" olmadan buna çabalayan kişi, yalnızca güçlü değil, aynı zamanda ölçülemeyecek derecede cesur olduğunu kanıtlamış demektir. Bir labirente girer, hayatın zaten beraberinde getirdiği tehlikeleri bine katlar; bu tehlikelerin en büyüğü nereye gittiğini göremeyip kaybolmak, ayrı düşmek ve vicdanın minotoru tarafından paramparça edilmektir. İnsanın böyle bir kederle karşılaştığını varsayalım, bunu ne hisseden ne de acıma duyabilen insanların kavrayışından çok uzakta kalacaktır. Ve artık geri dönemez! İnsanların empatisine bile dönemez artık!
İbnu's-Serrâc'ın sunduğu Sarı Saltuk portresinin "Saltıknâme" ve diğer kaynaklarda çizilen gazi-derviş portresiyle uyumlu olduğunu da zikretmemiz gerekmektedir.⁷⁰ İbnu's-Serrâc, Sarı Saltuk'un küffar beldelerinde savaştığını, çok sayıda düşmanı ortadan kaldırdığını veya teslim aldığını, onun sayesinde birçok insanın
Sayfa 136 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, İkinci Bölüm, VELİ YA DA DELİ: MUVELLEH DERVİŞLER, KALENDERİLER, Sarı Saltuk
Üçüncü Dünya Savaşı mı Yoksa Bize Karşı Kinin Devamı Birinci Dünya Savaşı Sonrası Amaçlarına Bugün Ulaşmak İsteme Tehdidi mi? Çok dikkatli okunması gereken bir yazı. Yeni gelişmeler dolayısıyla çok önemli sır bilgileri deşifre ederek düşmanı biraz daha zor durumda bırakacak bilgileri aktaracağım. Tehdit algısını yönetmek tarih bilmek ve ileri
"Dünyaya baktığımızda görürüz ki, onun içinde iki büyük ve zıt nehir akıp gitmektedir; bunların biri kötülükleri, şerleri, zararlıyı, karanlığı, dalaleti, inkarı, nifakı, isyanı, zulmü, nefreti, acımasızlık ve merhametsizliği akıtmakta diğeri ise hayırları ve iyilikleri faydalıyı, ışığı veya aydınlığı, hidayeti ,imanı, huzuru, adaleti, sevgiyi, şefkati ve merhameti akıtmaktadır .öyleyse bunlar taşıdıkları malzemeyi bir gün iki büyük havuza boşaltacak, bunlardan biri cehennem, diğeri Cennet olarak tecelli edecektir. işte duygular, arzular, emeller, fikirler, meyiller yumağı olan şuur, akıl ve irade sahibi insanlar içinde elbette kötülerle iyiler, haklılarla haksızlar, zalimlerle mazurlar, hayırlarla şerliler aynı muameleyi görmeyecektir. şuur, irade ve akıl, insana boşuna verilmemiştir. o bunları nasıl, nerede ve ne yönde kullanacağından sorguya çekilecektir. çünkü o dünyada imtihan edilmektedir. gördüğü derslerden, kendisine öğretilenlerden imtihan olan öğrenci gibi, o da kendisine verilen nimetlerden imtihan olmaktadır ve bu imtihanın sonucunu tam alacağı bir gün muhakkak gelecektir." sözler, 29. söz.
Sayfa 2241Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.