Rivayet edildiğine göre bir kişi, tâbiûn âlimlerinden, Allah dostu Hz. Hasan-ı Basrî’ye gelir ve kuraklıktan şikâyet eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona; “Allah’tan mağfiret dilemesini” tavsiye eder. Bir başka insan da gelir, fakirlikten şikâyet eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona da “Allah’tan mağfiret dile” diye tavsiyede bulunur. Bir başka kişi gelir o da Hasan-ı Basrî hazretlerinden bir erkek evladı olması için Allah’a dua etmesini rica eder. Hasan-ı Basrî hazretleri ona da “Allah’tan mağfiret dilemesini” tavsiye eder. Bir başkası da bahçesindeki kuraklıktan şikâyet ettiği zaman ona da “Allah’tan mağfiret dilemesini” tavsiye eder. Hasan-ı Basrî hazretlerine niçin herkese Allah’tan mağfiret dilemesini tavsiye ettiği sorulduğu zaman şöyle cevap verir: Ben kendiliğimden bir şey söylemiyorum. Çünkü Hz. Nuh (a.s) kavmine, başlarına gelen belâ ve musibetlerden kurtulmaları için “Allah’a istiğfar etmelerini” tavsiye ediyor ve şöyle diyordu: فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا (10) يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا (11) وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا (12) “Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır. (Mağfiret dileyin ki,) Böylece O, üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bağlar, bahçeler ihsan etsin, sizin için nehirler akıtsın.” diye buyurmaktadır.
Din hakkında düşünceler doğada tasarlanarak değil, yaşamdaki olaylar sonucunda ortaya çıkan endişeden, insan aklındaki sürekli ümitten ve korkudan doğdu.
David Hume
David Hume
Reklam
Anlaşılmaz, ölçülemez bağlılıkdır, Nâsın Rabbi, kuluna böyle bağlıdır! İnsan bu bağlılığı anlamaz aslâ, Herşeyi bilir, cânını bilen Mevlâ!
İnsan olmak ne din ne eğitim ne para işidir, inanın ki sadece vicdan ve merhamet işidir.
İnsan olduğu için İslâm oldu; ve İslâm olduğu için insan vardır.
Kölelelik müessesesi kan ağlıyor, yaşatalım; zira ayet var!
“Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir KÖLE ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi (HÜR) misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.” // Nahl Suresi 75 Evrensel ve Kıyamet’e kadar geçerliliğini sürdürecek(!) olan Kur’an’da Allah, size apaçık bir şekilde HÜR ve KÖLE insan tarifi yapıyor…
Reklam
Din, kolaydır ve fıtrat dinidir. İnsanın gücünün bittiği yerde, Allah'ın kuluna kolaylık sağlayan bir hükmü muhakkak bulunmaktadır. İnsan, dinin hükümlerine uygun; din, insana uygundur. Hiçbir zaman ve hiçbir yer, İslam için yaşanması zor bir zaman veya yer değildir. S:11
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُواۜ لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ ﴿33﴾ 33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz. (Rahmân, 55/33)
Bilim, din denen şeyi keşfetmedikçe ve din, bilim denen şeyi keşfetmedikçe İzsan zihni uzlaştırılamaz iki yöne ayrılacaktır ve aslında, bugün bütün dünyanın şizofreniden ıstırap çektiğini düşünebiliriz.
“Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!” “Peki, sen ne görüyorsun bakalım?” “İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan.”
Reklam
İnsanlarla münasebette bulunan herhangi bir insan mutlaka kötülükle karşılaşacaktır. Buna karşı takınacağı tavır af ve hoşgörü olmalıdır. Şunu kesin olarak bilmelidir ki, onun bu tür af ve anlayışlı hareketi sonucu, din kardeşiyle olan düşmanlık, ilerde mutlaka, sevgi, muhabbet ve samimiyete dönüşecektir. Yüce Mevlâ buyuruyor: "İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan bir kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir." (Fussilet Sûresi, 34)
Sayfa 25 - Beka YayınlarıKitabı okuyor
İnsan, Yüce Allah'tan (azze ve celle) gelen tüm haberleri tasdikinin gereği olarak, ona karşı sonsuz güven duyup onu savunmalı ve bu yolda çaba harcayıp cihad etmelidir. Öyle ki, kalbinde Yüce Allah'ın (azze ve celle) ve Rasulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) haberlerini tasdik noktasında en ufak bir şüphe kalmasın. İşte kul bu şekilde şüphelerden arındıktan sonra, Yüce Allah'a (azze ve celle) ve Rasulüne dil uzatmaya yeltenenlere, onlardan gelenleri inkar edenlere karşı mücadele eder ve Allah ve Rasulünün savunucusu durumuna gelir. Bu saldıranlar ister Allah'ın (azze ve celle) dininde bulunmayan bir şeyi sokanlar olsun, isterse Müslümanların kalplerine şüphe atıp bu suretle fitne ve şaşırtma ortamı yaratma gayesine matuf faaliyet lerde bulunanlar olsun, hiç fark etmez.
Sayfa 16 - Beka YayınlarıKitabı okuyor
Hem tevekkül et hem de devenin ayağını bağla;
Evet... Gerçi tevekkül, insan için rehberdir. Fakat bu sebep de Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) bir sünnetidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) -devesini dışarıda başıboş bırakıp bir yere bağlamadan saadetli huzuruna giren bir bedeviye- yüksek bir sesle buyurdu ki: 'Hem tevekkül et hem de devenin ayağını bağla; tevekkül ediyorum diye deveni başıboş bırakma!"
Sayfa 131
Kanunlar ve görevler din çatısı altında birleştiğinde, insan asla ve tamamen bilinçli olamaz; asla kendisinin tamamen bilincine varamaz. Asla tam bir birey olamaz.
İnsan, gerek israf ve gerek cimrilikten eşit derecede uzak durmalı ve bu iki zıt durumun ortasında bir yol tutmalıdır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.