"Tevafuk, kaderin ince ve nazik bir cilvesidir. Her şeyde bir hikmet, her işte bir gaye vardır. İnsan hayatında tesadüf diye bir şey yoktur; her şey bir maksat ve hikmet dairesinde cereyan eder." Said Nursi'nin "Risale-i Nur"
İnsan, “kalbim temiz” demekle, temiz bir kalbe sahip olmaz. Kalp temizliği, ancak kalbi yaratanın verdiği reçete ile mümkündür. O reçete ise; Kâmil iman, salih amel, güzel ahlâk ve ihlastır.
Reklam
Dervişe sormuşlar; “ Sabah namazında hava neden bu kadar temiz ve berrak oluyor “ Derviş cevapladı; “ Çünkü sabah namazı için hiç bir kalbi bozuk insan uyanmaz! “
#takvim
Diyanet Takvimi Ön Yüz: Büyük Selçuklu Devleti kuruldu. (1040) Allah’tan başka ilah yoktur, O’nun ortağı da yoktur. Mülk ve hamd O’na aittir. O her şeye kâdirdir. Güç ve kuvvete ancak Allah’ın yardımı ile erişilir. (Müslim, Mesâcid, 139) Diyanet Takvimi Arka Yüz: DEİZM NEDİR? Deizmle ilgili olarak bilinmesi gereken ilk şey, deizmin tek tip olmadığıdır. Bazı deistler ezelî, sonsuz, özgür, akıllı bir varlık olarak dünyayı yaratan, saat gibi kuran ve idaresini üstlenen ama dünyayla irtibatı olmayan, içinde olup bitenle ilgilenmeyen bir Tanrı’ya inanmaktadır. Bazıları ise Tanrı’nın evrenle ilgilendiğini ama bu ilginin içinde ahlaka yer olmadığını kabul etmektedir. İnsana göre ahlaki olan bir eylem Tanrı’nın katında nötrdür. Onun katında ahlak tanımlaması yoktur. Diğer bazı ateistler, Tanrı’nın ahlaki sıfatlarını kabul ederler ama insan ruhunun ölümsüzlüğünü ve ahlakın Tanrı ve insan arasında bir işlevinin olduğunu reddederler. Daha başka deist fikirlerden de söz edilebilir. Tüm bunların özünde insanın yapıp ettikleriyle ilgilenmeyen, insan hayatına müdahalesi mümkün olmayan, hikmetinden ve iyiliğinden bahsedemeyeceğimiz, tüm sıfatları boşa çıkarılmış bir Tanrı inancı vardır. T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı
RİSALE-İ NURDAN İSTİFADELERİM
İkindi namazının manaları; Yevmî işlerin neticelenmesi zamanı, hem o günde mazhar olduğu sıhhat, selamet ve hayırlı hizmet gibi Niam-ı İlâhiyenin bir yekûn-u azim teşkil ettiği zamanı, hem o koca güneşin batmaya meyletmesi işaretiyle; insan bir misafir memur ve her şey geçici, bîkarar olduğunu ilan etmek zamanıdır.
Risale-i Nur
Risale-i Nur
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Bu Zaman'da Kur'an'ı Kerim'i Ezberlemek...
Akılları bulandırıcı-nefisleri oyalayıcı şeyler ve fitnelerle dolu bu zamanda Kurân'ı ezberlemek, Allah'ın birçok insan arasından sana bahşettiği bir nimettir! Öyleyse seni seçtiği için Allah'a hamd et ve sebât et! Ve bil ki, Allah'ın (bu yolda) senin sadâkatini görmesi için zorluklarla sınanacaksın. "Allah'a karşı sâdık olan, hedefine ulaşır." أن تحفظ القرآن في هذا الزمن المزدحم بالمشتتات والملهيات والفتن فهذه نعمة اختصك الله بها من بين كثير من الناس فاحمد الله على ما اصطفاك به، واثبت واعلم أنك ستبتلى ليرى الله صدقك " والصادق مع الله يصل
Reklam
#takvim
Diyanet Takvimi Ön Yüz: 93 Harbi kahramanı Nene Hatun’un vefatı (1955) 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın vefatı (1982) Hak ve hakikat içerikli kitabı ve o sayede ölçü ve dengeyi gönderen Allah’tır. Nereden bileceksin, kıyamet vakti belki de çok yakın! (Şûrâ, 42/17) Diyanet Takvimi Arka Yüz: YETİMİN HAKKINA RİAYET Kur’an’da Müslümanlar âdil olmaya çağrılır. Çünkü Allah âdil olanları sever. Adalet hem dünyada hem de ahirette bir denge unsurudur. İnsan, yaratı- lıştaki bu dengeye ve gerçekliğe göre hareket etmelidir. Böylece insanlar arası ilişkiler, meşru olmayan çıkar ya da haksız güç üzerine değil, doğruluk ve hak üzerine temellendirilir. Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlar yetimlerin hakkı için “Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına, onun iyiliğine olmadıkça el sürmeyin...” (En’âm, 6/152) ayeti ile uyarılır. Ayette sürekli savaş halinde olan bir toplumda bulunan yetim kızların mallarına haksızlık yapılmasına karşı çıkılır. Onlar mallarına sahip oluncaya dek mallarının korunması istenir. Böylece mallarını çoğaltmanın dışında, yetimlerin mallarında bir tasarrufta bulunmak yasaklanır. Başka bir ayette “yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlerin” hakları ele alınır. (Nisâ, 4/127) Bu ayetin işaret ettiği haklar, küçük ve zayıf olanlara mirastan paylarına düşenin verilmesidir. T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı
İnsan hem dindar hem de kaba, geçimsiz ve nezâketsiz olamaz. Zira İslâm’ın özü ve rûhu; îtikadda tevhîd, amelde ise edep ve merhamettir. Osman Nuri Topbaş Efendi
Bir güzel kıssa
Çok eski vakitlerde bir diyarda güzel âdetleri olan bir padişah vardı. Bir gün hizmetçilerinden birine bir meyve verdi. Hizmetçı sanki daha önce bundan lezzetli bir meyve yememiş gibi iştahlı bir şekilde meyveyi yemeye başladı. Hizmetçi meyveyi o kadar güzel yiyordu ki padişah da ona imrenerek o meyveden yemek istedi. Hizmetçiye; 'Ey hizmetçi! Sen bu meyveyi çok iştahlı yiyorsun. Bende özendim. Yarısını da bana ver de ben de yiyeyim. dedi. Hizmetçi meyveyi padişaha verdi. Padişah tadınca meyvenin çürümüş ve acı olduğunu gördü, kaşlarını çatarak dedi ki; 'Bunu nasıl yiyorsun? İnsan böyle çürümüş bir meyveyi bunca iştahla nasıl ve neden yer ki?' Hizmetçi dedi ki; 'Ey padişahım! Senin elinden yüz binlerce hediye aldım. Var denecek neyim varsa sen verdin de oldu. Şimdi verdiğin bu acı meyveye gelince onu acı diye beğenmemeyi, geri ver- meyi ar sayarım. Sen bana bu kadar nimet vermişken ben nasıl olur da verdiğin bir tek acı meyve yüzünden sana nankörlük ederim? Hiç insaf mıdır bu?' İşte bizim ahvalimiz de öyledir. Bize düşen o hizmetçi gibi bin bir nimetine bir musibeti bahane edip de yüz çevirmemektir."
Xerîb geriyam li dinyayê Min ji vê dinê xêr nedî
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.