VAR MI SİZİN DE BÖYLE CİNNETLERİNİZ? “Deliler ile benim aramdaki tek fark, onların bunu kabullenmemesidir. Oysa ben biliyorum deli olduğumu.” diyor, sürrealist ressam Salvador Dali. Dünyanın büyük çoğunluğu onun deli olduğuna, geri kalanıysa dahi olduğuna inanıyor. Hem deli olmak, dahi olmaya engel mi? Ya da tam tersi; dehalar da bir gün
Çocukluk dönemlerinde sürekli yönetilmiş ya da gerekli rehberlikten yoksun bırakılmış olan kişiler, kendi seçimleriyle değil, tehditle güdülenirler. Burada tehdit sözcüğü ile anlatılmak istenen gerçek bir tehlikenin yaklaşmasından çok, bir insanın yapması gereken işleri son dakikaya bırakması gibi örneklerdir. Toplumumuz bireylerinde oldukça yaygın bir biçimde gözlemlenen bir olgu da, kendi zamanının yönetim sorumluluğunu üstlenmeyi öğrenememiş olmaktır. Ne var ki, eyleme geçmeyi ertelerken organizmanın kullandığı enerji, eyleme geçmiş olsaydı kullanmış olacağı enerjiden çok daha fazla olduğu gibi, kişinin kendine karşı olan saygısının azalmasına da neden olur. Çünkü en sonunda eyleme geçmek "zorunda" kaldığımızda bu artık kendi seçimimiz olamaz. Kendi seçimimizin dışında sürüklenmiş olmanın bedeli ise mutsuzlukla ödenir. Hepimizin içinde varolan "tembel"e de fırsat tanımalıyız, ama zamanını iyi seçerek! Bazı durumlarda ise eyleme geçmekten tümden vazgeçer, "Yapamam ki!", "Beceremem ki!" gibi gerekçeleri kullanırız. Oysa, bir şeyi denemeden beceremeyeceğimizi nasıl bilebiliriz. Yenilgiyle yüzleşme korkusuna tutsak olmak ise daha büyük bir yenilgidir. Üstelik, "Yapamam ki!" gerekçesiyle gerçekleştirmekten kaçındığımız davranışların çoğu aslında yapmak istediklerimizdir. Yapmak istemediklerimiz zaten aklımıza gelmez.
Reklam
"YAKÎNİMİZE NE OLDU?"
Rasullullah (sav) bir gün sabah namazından sonra yüzünü ashabına dönmüş, ilim kalelerinden biri olan Muaz bin Cebel (ra)’e sormuştu: 👉Ey Muaz! Bu gece nasıl sabahladın? 👉Ey Allah’ın Resulü! Allah’a hamdolsun, O’na iman etmiş olarak sabahladım. Bunun üzerine Efendimiz: 👉Ey Muaz! Her sözün bir delili vardır. Senin bu sözünün doğruluğuna delilin
Mimari Kirlenmenin Asıl Sebebi Kültürel Kirlenmedir!
"Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder." Turgut Cansever, mimariyi insanın ve toplumun fiziksel yansıması olarak görür. Buna bağlı olarak insana dair olan değerler, tümüyle mimariye ve şehre de aktarılacaktır. Ele aldığı değerlerin başında da şüphesiz inanç gelir.
_Psikolojik Harp_ İkna, Hipnoz, Büyü, Algı...
_Psikolojik harp, dünyanın en güçlü silahıdır. İnsan zihnini biçimlendirme sanatıdır. Aldatmadır, hiledir, düşünceleri manipüle etmek ve zehirlemektir. Düşmanı suya götürüp susuz getirmektir. Var olmayanı varmış gibi göstermek, var olanın zihinlerde reddedilmesini sağlamaktır. Başkalarının etkisi altında oldukları halde kendi iradeleriyle hareket
Şu hayatta hepimizin eksiği, kusuru diz boyu. Yanılmam zanneden, en çok yanılır. Her şeyi bildiğini düşünen, aslında bir baltaya sap olamayandır. Üstünlük taslayan, en geriden gelendir. Beşer dediğin adı üstünde zaten şaşar. Yıkılmam sanırken ayağımız kayar, düseriz; oldum zannederiz, her sözümüzden ve davranışımızdan acemilik fışkırır; vardım zannederiz, bir de bakarız bir arpa boyu bile yol katetmemişiz. "Piştim." dersek hamlık sınavından geçemeyiz. Çoktur eksiği, yanılgısı insanın. Yine de bunların tümü duruma göre hoş görülebilir hatta affedilebilir. Ama bir kural var ki onu asla unutmamak koşuluyla. Küpe gibi kulağında duracak her daim o kural. En sisli sabahlarda, en puslu yollarda ışık veren, titrek ama sabit bir mum alevi gibi. Öyle bir kural ki son derece basit ama bir o kadar temel: "Kalp kırmayacaksın!"
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.