Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kapitalizm Öldürür
Yüzyıl ölümün yüzyılı, ölüm bizzat bize dönük, her bir insanın kırk kez öldürülmesine yetecek kadar imkana sahibiz, silahlarımızla ne yapacağımızı şimdiden bilemiyoruz, binalar artık bize yetmiyor, dağları oymaya başladık bile, ölüm araçlarımız toprağın derinliklerine yığılıyor. Bizim dünyamız sanki askeri cephanelik, on milyonlarca insan savaş için çalışıyor, ahlak ile çıkarın ittifak yaptığı bu çözüm yolunu bozmayı artık hayal bile etmiyoruz, gençliğimiz paradoksun bedelini yarın ödeyecek, o bunu hissedip isyan ediyor, bizse ona mucize vaat edemiyoruz, yavan söylevler çekmeye bile cesaret edemiyoruz, çoktan mahkum edildiğini ve devrimlerle nasibinin değişmeyeceğinin farkındayız. Çok geç artık, Tarih durmuyor, bizi sürüklüyor, yokuş aşağı gidişatta (ya da tasarılarının eğiliminden) herhangi bir yavaşlama bekleyemeyiz, gezegen çapında felakete doğru gidiyoruz ve evren, düzenden kaçmak için bu felaketi arzulayan, giderek de daha çok arzulayacak insanlarla dolu; giderek saçmalaşan bir düzen çünkü bu ve ancak tutarlılığın, dolayısıyla insanın insanlığının zararına varlığını sürdürebiliyor.
Çok geç artık, Tarih durmuyor, bizi sürüklüyor, eğik düzlemlerinden [ya da tasarılarının eğiliminden] herhangi bir yavaşlama bekleyemeyiz, gezegen çapında felakete doğru gidiyoruz ve evren, düzenden kaçmak için bu felaketi arzulayan, giderek de daha çok arzulayacak insanlarla dolu; giderek saçmalaşan bir düzen çünkü bu ve ancak tutarlılığın, dolayısıyla insanın insanlığının zararına varlığını sürdürebiliyor.
Reklam
"Tarih, ne zaman kendisini tekrarlasa fiyat yükseliyor." Dünya üzerindeki ilk medeniyetin, Sümer medeniyetinin çöküşü yalnızca yarım milyon insanı etkilemişti. Roma'nın çöküşü on milyonlarca insanı etkiledi. Bizim medeniyetimiz çökecek olursa, tabii ki milyarlarca insanın felaketi olacak.
Ölümün Yüzyılı
Yüzyıl ölümün yüzyılı, ölüm bizzat bize dönük, her bir insanın kırk kez öldürülmesine yetecek kadar imkâna sahibiz, silahlarımızla ne yapacağımızı şimdiden bilemiyoruz, binalar artık bize yetmiyor, dağları oymaya başladık bile, ölüm araçlarımız toprağın derinliklerine yığılıyor. Bizim dünyamız sanki askeri cephanelik, on milyonlarca insan savaş için çalışıyor, ahlak ile çıkarın ittifak yaptığı bu çözüm yolunu bozmayı artık hayal bile etmiyoruz, gençliğimiz paradoksun bedelini yarın ödeyecek, o bunu hissedip isyan ediyor, bizse ona mucize vaat edemiyoruz, yavan söylevler çekmeye bile cesaret edemiyoruz, çoktan mahkum edildiğini ve devrimlerle nasibinin değişmeyeceğinin farkındayız. Çok geç artık, Tarih durmuyor, bizi sürüklüyor, yokuş aşağı gidişatta (ya da tasarılarının eğiliminden) herhangi bir yavaşlama bekleyemeyiz, gezegen çapında felakete doğru gidiyoruz ve evren, düzenden kaçmak için bu felaketi arzulayan, giderek de daha çok arzulayacak insanlarla dolu; giderek saçmalaşan bir düzen çünkü bu ve ancak tutarlılığın, dolayısıyla insanın insanlığının zararına varlığını sürdürebiliyor.
*SEL YayıncılıkKitabı okuyacak
Quid terras alio calentes Sole mutamus? Patria quis exul Se quoque fugit? ''Neden başka bir güneşin ısıttığı bir ülkeye gitmeyi istemeli? Vatanından çıkarak, kim kendinden kaçabilir?'' (Horatius, Güfteler, II, XVI, 18) Kendini ve ruhunu bunaltan ağırlık hafifletilmezse, çalkantı kendini daha çok hissettirecektir; istiflendiği zaman
Sayfa 310 - Say YayınlarıKitabı okudu
Ailesiz, kimsesiz ölmek, kim olduğunu bilmemek, bir de bunca çileyi çek... insanın çok zoruna gidiyor. Hepimiz o günü gördük, yani bir daha görmiyek. Bir daha da çoluk çocuğumuz bunu görmesinler... ben öyle istiyorum Allah'tan. Allah'ım o imansızları imana getir... yani bu zalimlik kalksın, orta yerde bu zalimlik kalksın. Biz gidiyoruz artık, yolcuyuz, çoluk çocuğumuz torun tosunumuz yetişiyor onlara yazık, onlar görmesinler bir daha böyle bir felaketi. ..
Reklam
Bir insanın yalnızlığı üzerine söylenecek o kadar söz vardır ki ! O kadar büyüktür ki yalnızlık. O kadar kalabalıktır ki. Dünyayı dolduran canlılardan uzak bir hayat yaşamak ya da binlerce bedenin arasmda olup hiçbirini dinlemeden ilerlemek. Hepsi de, yalnızlığın türleridir. Hapishanelerdeki tek kişilik hücreler bazılarını delirtip kendi isimlerini bile unuttururken, bazılarını da Tanrı'ya dönüştürür... Ama ne olursa olsun, önemli olan tek şey piş- manlıktan arınmaktır. Kendini yalnızlık okyanusuna can simidi olmadan, boğulmak üzere bırakmış bir insan, içindeki dibe sü- rüklenirken devirdiği her metrede sonsuz huzuru hissetmeye başlamışken, eğer tek bir salise pişmanlık duyarsa yalnızlığından, tek bir salise tereddüt ederse tercihinden, işte o an kişinin felaketi başlar. Panik acıyı getirir. Bir kuş gibi suyun içinde süzü- len vücudu çirkinleşir, gerilir, kıvrılır, kontrolsüzce kasılır. Ve tercih ettiği yalnızlığın içinde kaybolmaktan korkan insanın en bü- yük acısı olan deliliğin başladığı noktadır.
Allah'ın Sevmediği Amel ZULÜM
Allah'ın Sevmediği Amel ZULÜM Zalim:Haksızlık ve zulüm eden, kötü kıyıcı, merhametsiz, gaddar kimse demektir. Zulüm:Haksızlık, eziyet, işkence, baskı, adaletsizlik demektir. Zulüm: bir şeyi kendine ait olmayan yere koymak, sınırı aşmak doğru davranmamak, günah işlemektir. Mazlum:Zulüm görmüş, zulme, haksızlığa uğramış kimse
Bakın arkadaşlar, insanın başına bir felaket gelince onu sindirmesi zaman alır. Aynı şey, iyi olaylarda da olur ama felaketi kabullenmek çok daha zordur. Bir yakını öldüğü zaman insana doğru değilmiş gibi gelir. İşten çıkartıldığında sanki hala çalışıyordur. İnsanın içindeki umut, sahibini çaresizce kurtarmaya çalışmaktadır. Zaman geçer, umut yenilir, yerini hakikat alır.
Sayfa 46 - Can YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.