Bir insanın eğitiminin okuldan sonra, hatta üniversiteden sonra bile bittiğini düşünmekten çok uzağım. Sadece gençler için değil aynı zamanda yetişkinler için de devam okulları olmalı. Şu an insanları sadece bir yaşam kazanıp evlenebilecekleri noktaya kadar eğitiyoruz; sonra sanki tam bir zihinsel donanım kazanılmış gibi eğitim tamamen duruyor. Yaşamın geriye kalan tüm karmaşık problemlerinin çözümü bireyin sağduyusu ve cehaletine bırakılıyor. Düşüncesiz ve mutsuz sayısız evlilik, sayısız hayal kırıklığı tamamen bu yetişkin eğitim eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu yüzden çok sayıda erkek ve kadın tüm yaşamlarını en önemli şeylerden tam anlamıyla cahil kalarak harcıyorlar.
İnsan beyni gelişimi itibariyle, sonradan öğrenmeye muhtaç doğar.
Organik olarak ne denli öğrenmeye yatkın hatta hiçbir canlıda görülemeyen, neredeyse doğar doğmaz düşünmeye ve konuşmaya yetenekli olsa da, sonradan öğrenmek zorunluluğu ile maluldür. İşin garip veya
saşırtıcı yanı, yaşadığı toplum biçimlerinden daha yavaş ve sonradan gelişir.
Ailemizin fotoğraf albümü çok dolu değildir. Onların fazla fotoğrafı yok, göstermek gelmiyor insanın içinden. Normal bir çocuğun her haliyle fotoğrafını çekersiniz, her duruşunu, her fırsatta; ilk mumunu üflerken görürsünüz, ilk adımlarını atarken ilk banyosunu yaptırılırken. İnsan etkilenir ona bakarken. Gelişimi adım adım izlenir. Engelli bir yumurcağın kötüye gidişini kimse izlemek istemez.
Sevinç doğaüstü bir his mi ? İnsanın normal hali bu olamaz mı yani ? İnsanın akli ve ahlaki gelişimi ne kadar yüksekse, ne kadar özgürse, hayat ona o kadar keyif verir. Sokrates, Diogenes ve Marcus Aurelius keder değil, sevinç duyarlardı. Havari de demişti ki: "Her zaman sevinin." Sevin ve mutlu ol.