Öncelikle o kadar duygu yüklü bir kitaptı ki, kitabın daha ortalarına gelmeden ağlatacak cinsten. Evet! Çok ağladım. Hani öyle normal ağlamak değil, bildiğiniz içli içli ağlamaktan bahsediyorum. Öyle bir hayat hikâyesi okudum ki ben, içinde: Büyük bir aşk, fazlaca hüzün, keder, bir dolu sır, güç uğruna yapılan kötülükler, güçlü bilinirken bir insanın, kendi hayatı hakkında hükümsüzlüğü, yalnızlık, karşılıksız sevgi ve sonrasında telafi edilen zamanlar... Bir oğlanın, baba yoksunluğu... İçinize içinize dokunan bir hikâye. Bir insanın yaptığı kötülüğün kaç insan hayatını mahvettiğinin hikâyesi bir nevi. Her duyguyu öyle coşkulu yaşıyorsunuz ki... İyiyi de kötüyü de. Ağalık adı altında dayatılan zorlama hayat, cidden nefretlik! Fatma ablam, bu durumu, o büyük aşkı, her şeyi bizlere öyle güzel anlatmış ki, anlatamam; okuyun anlayacaksınız beni. Ben, normalde hüzünlü kitaplar sevmem ama ciddiyim, Fatma Ablanın çoğu kitabı hüzün içeriyor ve ben, hepsini bayılarak okudum. O hüznü, kelimelerle ifade ediş şekli çok başka ve sonrasında getirdiği mutluluk, öyle güzel hissettiriyor ki... Cidden ya, okuyun bu kitabı. Ne desem az kalır gibi hissediyorum ya, o derece mükemmeldi. Her kitabıyla çıtayı arttıran Fatma Ablanın bir dahaki kitabını düşünerek aşırı sabırsızlanıp, heyecanlanıyorum.