SAVAŞLAR VE BARIŞLAR ÜZERİNE
''Damarlarındaki kanı boşalt, yerine su doldur, işte o zaman savaş olmaz.''
(I. cilt, s. 587)
Savaş... savaş... savaş... Nedir bu savaş? Dostoyevski der ya, ''Her insan doğuştan gaddardır,'' diye, bence savaş, gaddarlığın, açgözlülüğün ve hükmetme aşkının dışa vurumudur. Barış ise, aynı savaş gibi, sadece çıkarların kesişmesiyle oluşan, başka
10/10 puan verdi
·
Liked
‘Çünkü insanın çekileceği en güzel yer kendi içidir.’
Kendime düşünceler kitabı marcus aurelius tarafından kaleme alınmış, stoa felsefesi için önemli eserlerden birisi haline gelmiştir. Hatta ekolü tanımlayan eserlerden birisi de diyebiliriz. Peki nedir bu stoa felsefesi derseniz, stoa insan mutluluğunu ön planda tutan ve bu mutluluğa ulaşmanın yollarını ise doğa ile bir bütün halinde yaşamak ile bağdaştıran anlayıştır. Kısacası dünyayı ve doğayı evimiz olarak görüp onu koruyup kollayıp, bize sundukları ile farkındalık yaşayarak mutlu olma sanatıdır.
Marcus hep önce kendime diyor, kitabın isminde de anlaşılacağı gibi; tüm öğütler önce kendime. Zaten öyle değil midir, önce kendini bulmalı insan, önce kendini mutlu etmeli . roma imparatoru olan marcus’un kendisi için aldığı notlardan, içsel düşüncelerinden ve öğütlerinden oluşuyor kitap. Notlar genel olarak, tanrı bilinci, yaşam ve ölüm arasındaki bağ, insanın doğa ile uyumu, erdemli yönetici, mutluluk kavramı, birey ve toplum ilişkisi, adalet ve eşitlik, akıl, din gibi konuları içeriyor. Benim için halktan kopmamış bir imparatordan böyle nasihatler okumak oldukça keyifliydi, okudukça kendi heybemi doldurdum. Okuduğum her konu ilgimi çekti, kitabı altı çizile çizile okunan satırlar evrenine yollayabilirim. Bol motivasyona ihtiyaç duyduğum sırada bu kitap ile tanışmamı sağlayan @nu… bol öpücükler yolluyorum. İnsanın aslında gerçekten nasıl insan olması gerektiğini anlatan bu kitabı okuyunuz, okutunuz efenim.
İçinde mistik olaylarları barındıran, bazı farkındalıklar edinmemi sağlayan bir çırpıda okunabilecek bir kitaptı.
Santiago adındaki çobanın rüyasında gördüğü bir düşün peşine düşmesiyle başlıyor. Aslında bir hedefe varmaya çalışırken insanın çok kere pes etme noktasına geldiğini okumak nedense bana çok iyi hissettirdi. Çünkü insanların sadece
bu kitabı okuduktan sonra, bazı şeyler dışında, ciddi anlamda hayatım değişti veya değişmeye doğru yelken açtı, diyebilirim. değer verdiğim şeylerin aslında ne kadar boş olduğunu, "olmazsa olmaz" diye nitelendirdiğim şeylerin aslında "olmasa daha iyi olur" diye nitelendirilmesi gerektiğini bana sakin sakin, akıcı bir üslûp ve
laozi; platon, campanella, thomas moore gibi ideal yöneticinin nasıl olması gerektiği üzerine çok fazla kafa yormuştur. hattâ "tao te ching", ontolojik veya teolojik bir metin değildir, büyük oranda etik ve politik bir metindir. tao te ching'in metinlerinin hemen hepsi ideal hükümdarı tasvir eder, hükümdarın bağlı kalması gereken
Tarık Tufan'ın okuduğum ilk eseri .Bazı incelemeleri okuduğuma göre yazarın konusu anlatımı hep aynıymış .Tüm eserlerini okumadığım için bu konuya değinemeyeceğim .Kitap gerçekten beni etkiledi belirli yerlerde üzüldüm,güldüm akıcıydı.Gayet içinden çıkarılacak güzel dersler ve anlamlar var.Yazarın kendisi senarist olması hasebiyle film veya dizi izler gibi okudum kitabı.Annenin ölümünün ve bir insanı sevip de değişmenin insanı ne hallere bürüdüğünü gördüm kitapta.Şeyhin oğlunun da hatalar yapabileceğini hatta kendisini o kadar muhafaza etmesine rağmen insanın karşısına çıkan bir kişi ,şahsı hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyebilir.Zira insanoğlu aceleyi ve körükörüne inanma duygusuna kapıldığı zaman onu durdurmak ve ikna etmek zor oluyor."İnsan sevdiği kişiden kıymet alır "derler .Ama sevdiğiniz kişinin ne derece iyi ,kötü olduğuna bağlı ."Alimden zalim,zalimden alim doğar."bu söz de boşuna söylenmemiş. Romanda Baki Semih karakteri fazlasıyla hoşuma gitti :))Kitaptan keyif aldım .Okuyacak Okurlara iyi okumalar dilerim...
