Bu nedenledir ki insancıl Liberalizm şöyle der: Siz iş istiyorsu­nuz; tamam, biz de istiyoruz, ama biz tam anlamıyla iş istiyoruz. Biz boş zaman kazanma umuduyla çalışılmasına razı değiliz, iş yapmanın insanı tatmin etmesini istiyoruz. Biz işi, kendimizi geliş­tirmek için istiyoruz. Ama böyle olması için işin de buna uygun olması gerekir! Sadece insana layık bir iş, özgüven aşılayan bir iş, "egoistçe" bir amaç taşımayan, aksine amacı insan olan, insanın kendini açıkla­ masını, yani /aboro ergo sum, çalışıyorum öyleyse insanım, diye­ bilmesini istiyoruz sağlayan bir iş olmalıdır. İnsancıl kişi, tinin tüm malzemeyi elden geçirmesini, hiçbir şeyin olduğu gibi, durağan halde bırakılmamasını, hiçbir şeyde rahat durmayıp, her şeyin çözüm­lenmesini, elde edilen her sonucun yeniden eleştirilmesini ister. İşte hakiki emekçi böyle huzursuz bir tindir; o önyargıları ortadan kaldırır, kısıtlayıcı ve darkafalılaştırıcı şeyleri parçalar ve insanı, ona egemen olmak isteyen her şeyin üzerine çıkarır; oysa Ko­münist sadece kendisi için çalışır, üstelik de özgür iradesiyle değil, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışır, yani kısacası çalışmaya eli mahkum işçiyi temsil eder.
Aynaya bakıp kendini tanıyamamak bir gün İnsanın kendi anlarını bir başkası yaşamış gibi anlatması bir gün dünyanın kendisi dahil üzerindeki hiçbir şeye kayda değer bir varoluş nedenini bulamamak ve zihnin bedenden binlerce kilometre uzakta olması o kadar korkunç ki!
Reklam
Aynaya bakıp kendini tanıyamamak, insanın kendi anılarını bir başkası yaşamış gibi anlatması, dünyanın kendisi dahil üzerindeki hiç bir şeye kayda değer bir varoluş nedeni bulamamak ve zihnin bedenden binlerce kilometre uzakta olması o kadar korkunç ki!
Acıyla tanışmış olanlara
Zaman geliyor, olduğu yerde asla durmuyor. Durmayacak. Zaman geçiyor, asla geriye sarılmıyor. Sarmayacak. Her ne kadar hatalar yapıp acı çeksek de geleceğimize o hataları taşıyıp taşımamak bizim elimizdedir. Hiçbir insan masum değil, herkes hata yapabilir. Ve o hata ne kadar büyük olursa olsun zaman o hataya ve hatanın getirisi olan kötü şeylere
İnsanın kendisi olabilmesi için korkusuz olması gerekiyor.
"Dudaklarını sıkıp, gözyaşlarını bıraktığın nesneye doğrudan değil de, onu özümsemiş, kendisiyle kaynaştırmış bir duyguyla çalıştığını biliyorum. Kendimizden hoşnutsuzluğumuz ne kadar derinse, nesnelerin bizde uyandırdığı tutku o denli güçlü olacaktır. İnsanın kendisi olması cesaret ister ve ne kadar belirsiz olursa olsun, bir miktar da özgürlük yaşantılar, -biliyorsun."
Reklam
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
Hıristiyan kurtuluş gereksinimi üzerine
Sadece salt bencilce olmayan eylemlere yetkin bir öz, zümrüdüanka kuşundan daha da masalsıdır; açıkça tasavvur bile edilemez, tüm bir "bencilce olmayan eylem" kavramının sıkı bir sorgulamada tuzla buz oluşu bile yeterli bir nedendir bunun için. Şimdiye dek bir insanın, hiçbir kişisel güdü olmadan ve sadece başkaları için bir şeyler yaptığı görülmüş değildir; kendisiyle ilişkili olmayan, yani içsel bir zorunluluk (ki bunun nedeninin de kişisel bir gereksinim olması gerekirdi) içermeyen bir şeyi nasıl yapabilecekti ki? Ego, nasıl olur da egosuz davranabilirdi? . . . Bir insan tamamen o tanrı gibi sevgi olmak, her şeyi kendisi için değil başkaları için yapmak istemeyi arzulayacak olursa, bu sonuncusu sırf başkalarına biraz sevgi verebilmek amacıyla, kendisi için çok fazla şey yapması gerektiğinden dolayı bile olanaksızdır. . . . Öyle ki sevgi ve fedakârlık insanlarının, sevgisiz ve fedakârlık yeteneği bulunmayan insanların varlıklarını sürdürmelerinden yana bir çıkarları olurdu ve en yüce ahlakın varlığını sürdürebilmesi için, adeta ahlaksızlığın varoluşunu zorlaması gerekirdi (elbette böylelikle kendi kendisini ortadan kaldırırdı).
Sayfa 100 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
424 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Bir Alman Subayın kurtuluş savaşı izlenimleri
AT SIRTINDA ANADOLU FRED BURNABY 1856 yılında imzalanan Paris Barış Anlaşmasının yapılmasının ardından İngiltere hükümeti adına Londra’dan başladığı yolculuğu Kars’ta tamamlayan yazar Fred Burnaby, geçtiği illerin demografik durumundan, iklimine, kültürüne kadar pek çok ayrıntıyı, notlarına özenle aktarmış. Yazar bir İngiliz subayı olması
At Sırtında Anadolu
At Sırtında AnadoluFrederick Burnaby · İletişim Yayınları · 200059 okunma
Reklam
Fizyolojinin, bir çocuğun normal gelişiminin işaretleri olarak gördüğü iki büyük simgenin de hareketle ilişkili olması ilginçtir. Söz konusu iki simge yürümeye ve konuşmaya başlamaktır. Bu yüzden, bilim bu iki motor işlevi insanın geleceğini okuyabileceği bir doğum haritası olarak görmüştür. Çünkü bu iki karmaşık gösterge, gelişmekte olan insanın
Sayfa 82 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
637 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 20 days
Kitabın başkahramanı Nehlüdov toplumun üst sınıfına mensup birisi. Gençliğinde temiz, iyi yürekli bir delikanlı olarak anlatılır fakat, özellikle orduya katılmasıyla katılmasıyla beraber, ileriki zamanlarda karakterinde bozulmalar meydana gelmiştir: «Bu korkunç değişikliğin tek nedeni, kendine inanmayı bırakıp başkalarına inanmaya başlamasıydı.
Diriliş
DirilişLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117.2k okunma
İnsanın tek sığınağının kendisi olması, en büyük yalnızlıktır.
franz kafka,dönüşüm üzerine ve övgüler
Dönüşüm
Dönüşüm
Modern dünya edebiyatında çok tartışılan, çok yorumlanan ve edebiyat akımlarına yerleştirilmesi zor eserler bırakan Franz Kafka, 3 Temmuz 1883'te Almanca konuşan Çek asıllı Yahudi bir tüccar ailenin oğlu olarak Prag'da doğdu. Kafka'nın babası, yoksul koşullardan zengin bir tüccar durumuna yükselmiştir. Annesi ise varlıklı,
Düşmanların maddi gücünü insanlar genelde abartırlar. Örneğin: "Amerika ve Rusya çok güçlü iki devlettir" derler. Bu durumdaki insanlar, kendilerini son derece güçsüz görerek, güçlü ülkelere karşı aşağılık kompleksine girerler. Fakat Yüce Allah'ın ordularını düşünseler, hiçbir şekilde ümitsizliğe düşmezler ve aşağılık kompleksine girmezlerdi. Bir ayette şöyle buyrulmuştur: " Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir öğüttür. (Müddesir,74/31) Zira, Yüce Allah'ın taktir ettiği bir deprem, Meksika gibi bir ülkeyi, Amerika'daki San Fransisko gibi büyük bir şehri anında yerle bir edebilir. Düşmanların sahip olduğu nükleer güç aslında onlara da zarar vermektedir. "Çernobil" faciasını hepimiz duymuşuzdur. Binlerce insanın ölümü ile sonuçlanmış bir faciadır. Düşmanlar artık bu gibi nükleer güçleri sınırlandırma çabası içine girmişlerdir. Samimi inanca sahip bir Müslüman, Yüce Allah'ın orduları olduğunu iyi bilir. Fakat yine "Sünnetullah" (Yüce Allah'ın koyduğu evrenin yasaları) gereği sebeplere sarılır, dini için malı ve canı ile cihad etmeye devam eder. Not:Düşmanların gücü, başlı başına yenilgi psikolojisi için bir neden olamaz. Aksine Müslümanlar, özgüvenlerini ve inançlarını kaybettikleri için yenilmiş gözükürler. Allah'a iman gücüne sahip, dinine sarılarak kendini gerçekleştirmiş bir kişiye düşmanların güçlü olması ümitsizlik aşılamaz. Aksine bu durum, muhasebe yapma,ciddi çalışma ve yüksek hedefler peşinde koşma için Müslümanlara itici bir güç olur.
Sayfa 48 - Müslümanlardaki Yenilgi PsikolojisiKitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.