"İnsanlar konuştukları için artık kokuya gerek duymuyorlar, değil mi? Şimdi sen bana insanların konuştuklarını mı söylüyorsun?" Artık karşılık vermiyordum. Dinlemeyi sürdürdüm. Dostum: "Sen de biliyorsun ki insanlar gerçekte konuşmuyorlar. Konuşur gibi yapıyorlar. Öğrendikleri sözcükler var. Birbirlerine onları söylüyorlar. Gerçekte çok azı, çok az zaman için konuşuyor. Onlara da dikkat et, duygu sözcükleri yoktur. Birbirlerine söylemeleri gereken sözleri söylerler. Onun için de çoğunlukla birbirlerini dinlemezler. Gerçekte konuşmayan, gerçekte dinlemeyen insanlar iki önemli iletişim aracını da kaybettikleri için artık anlaşamaz hale gelirler. Koku ve dokunma. İşte gerçek iletişimin iki yolu. İnsanlar ikisini de unuttu."
undefinedKitabı okudu
eni bağışla. soylu bir aileden gelmekle, becerikli öğretmenlerden ders almakla övünen bu sonradan görmeyi bağışla. iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, sevgili ile düşmanı ayırt edemeyen bu cahili bağışla. sensiz yaşamının çorak bir çöle döndüğünü fark edemeyen bu aymazı bağışla. bağışlanmayacak kadar açgözlü, hırslı, vefasız olan bu kaba adamı
Reklam
Öyle çok dalgındılar ki, karşılamayı da uğurlamayı da unuttu insanlar.
Sayfa 13
Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki 'zaman' diye bir şey yoktu. İnsanlar, güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı, bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken 'zaman' diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına 'dün' diğer parçasına 'bugün' öteki parçasına da 'yarın' dedi. Sonra nasıl oldu bilinmez yada bilinir de söylenmez; fesat karıştı zamana ve insan unuttu bugününü. Dününü düşünüp pişman oldu, yarını için teleşlandı her daim ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıklarını güneş doğup batıncaya kadar yaşadı hep. Farkında olmadan rezil etti bugününü. Oysa yarın, bugüne 'dün' diyecekti, zaten dün de bugüne 'yarın' diyordu. Neysr beceremedi işte. Bir eliyle yarına, diğeriyle düne yapıştı yani; bugünü eline yüzüne bulaştırdı, mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşını da dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı lakin bugünü hiç yaşayamadı; ne yarın ne de dün!
Sayfa 18
19. yüzyılın ortasında Karl Marx gerçekten muhteşem ekonomik çıkarımlarda bulundu. Bu çıkarımlara dayanarak proletaryayla burjuvazi arasında gerçekleşecek ve ilk grubun galibiyetiyle sonuçlanarak kapitalist sistemin çöküşüne neden olacak, giderek şiddetlenen çatışmalar öngördü. Marx devrimin, Sanayi Devrimi’nin öncüsü İngiltere, Fransa ve ABD gibi ülkelerde başlayarak dünyaya yayılacağından oldukça emindi. Marx kapitalistlerin de okumayı bildiğini unuttu. ... İnsanlar Marksist yaklaşımları kullanmaya başlayarak davranışlarını da buna göre şekillendirdiler. ... Nihayetinde Marx’ın öngörüleri boşa çıkmış oldu. Komünist devrimler İngiltere, Fransa ve ABD gibi öncü endüstriyel güçleri hiçbir zaman kuşatamadı ve proletaryanın diktatörlükleri tarihin tozlu sayfalarında kayboldu. Tarihsel bilginin çelişkisi budur.
Sen de biliyorsun ki insanlar gerçekte konuşmuyorlar. Konuşur gibi yapıyorlar. Öğrendikleri sözcükler var. Birbirlerine onları söylüyorlar. Gerçekte çok azı, çok az zaman için konuşuyor. Onlara da dikkat et, duygu sözcükleri yoktur. Birbirlerine söylemeleri gereken sözleri söylerler. Onun için de çoğunlukla birbirlerini dinlemezler. Gerçekte konuşmayan, gerçekte dinlemeyen insanlar iki önemli iletişim aracını da kaybettikleri için artık anlaşamaz hale gelirler. Koku ve dokunma. İşte gerçek iletişimin iki yolu. İnsanlar ikisini de unuttu.
Reklam
Niçin
"İnsanlar sevmeyi unuttu mu ne? Ve de gülmeyi... Başımı kaldırsam kan görüyorum Yoksa kin Peşimde gölgesi binlerce hasretin. Ne sıcak bir merhaba Ne de bir tebessüm Kalmamış izi mutluluğun,sevincin. Oysa biz hâlâ yaşıyoruz Bilmem ki niçin?.."
Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu. İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın. Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü. Oysa yarın, bugüne dün diyor, dün de bu gün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı... Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı. Ne yarın ne de dün!
774 öğeden 761 ile 770 arasındakiler gösteriliyor.