İnsanlar nereye gittiklerini biliyorlar mı acaba? Nereden gelip nereye gittiklerini. Duran çocuk; şunu bil ki işte bu yollar, bu arabalar, bu sel olmuş akan sarı-kırmızı ışıklar arasında âdemoğlu bu sorunun cevabını unuttu. Hatırlamak da istemiyor. Hatırlamak isteyenleri tersliyor, saf dışı bırakıyor…
İnsan da diğerleri gibi, yani hayvanlar, bitkiler ve
bütün canlı varlıklar gibi, doğanın sakinlerinden
biriydi.
İnsanların yaşamı zordu, hayatta kalmak için savaşıyorlardı; doğadan, onun fırtınalarından, gecelerinden, kuraklıklarından ve depremlerinden korkuyorlardı.
Derken insan, zekâsı sayesinde hayatını kolaylaştıran binlerce şey icat etti. Doğayı, yabani bir hayvanı evcilleştirdiğimiz gibi uysallaştırdı.
Ama uygarlığı inşa ederken, kendini gitgide
bütün diğer canlılardan üstün hissetmeye başladı. Böyle olunca da doğaya, istediği gibi kullanacağı dev bir depo gibi davranır oldu. Eline ne geçerse geçsin her şeyi atabileceği devasa bir çöplük, her şekilde kullanabileceği bir nesne gibi.
İnsan; doğadaki varlıklardan, yaşamları birbirlerine bağlı canlılardan yalnızca biri olduğunu unuttu.
Biz insanlar, bu dünyada yaşamaya devam
etmek için, uygarlığımızı doğanın döngüleriyle
bağdaştırmalıyız. Bunun vahşi doğaya dönmekle hiçbir ilgisi yok! Gitgide daha da iyi yaşamak için, uygar kalmayı ve doğayla birlikte uygarlaşmayı -yani ona karşı saygılı, sorumlu ve dikkatli olmayı başarabilmeliyiz.
O canım Kharitler ve o güzelim Peitho Altın gerdanlıklar taktılar boynuna Horalar bahar çiçekleriyle donattılar saçlarını, Hermeias doldurdu göğsüne yalan dolanı, Uzaktan gürleyen Zeus'un istediği oluyordu, Ses koydu içine o tanrılar kılavuzu Ve Pandora adını taktı. Pandora bütün tanrıların armağanı demekti, Çünkü tüm Olymposlular armağan vermişti ona. Tanrıların babası kurunca bu düzeni, Epimetheus'a gönderdi Pandora'yı Kılavuz Tanrı Hermeias'la. Epimetheus unuttu Prometheus'un dediğini: "Zeus'tan armağan alma," demişti ona Prometheus, "Alırsan, ölümlüleri derde sokarsın," demişti. Armağanı aldı ve alınca anladı Başına bela aldığını. Eskiden insanoğlu bu dünyada Dertlerden, kaygılardan uzak yaşardı, Bilmezdi ölüm getiren Pandora açınca kutunun kapağını, Dağıttı insanlara acıları dertleri.
Bir tek Umut kaldı dışarı çıkmadık
Kapağı açılan dert kutusundan.
Umut tam çıkacakken Pandora kapamıştı kapağı,
Böyle istemişti bulutları devşiren Zeus.
O gün bugündür insanların başı dertte, Toprak bela doludur, deniz bela dolu, doludur, gündüzler dert dolu, Salgınlar başıboş dolaşır sessizce Ölümlülerin çevresinde,
Derin düşünceli Zeus ses vermedi onlara Sessizce gelişlerini duymasın diye insanlar. Görüyorsun ya Zeus'un dileğine karşı gelinmez.
Uzak bir gelecekte insanlık kaybetti ve sistem kazandı. İnsanlık duygularını, aşkı kaybetti ve son bir savaş başlıyor.
Aşk küflü bir mezarda yatıyor ve insanlar hissetmeyi unuttu. İnsanlığın son ve en büyük savaşı başlıyor. Kaybeden her şeyini kaybedecek. Son bir umut aşkı kurtarmaya yetecek mi? Aşk olmadan anlamı olacak mı hayatların? Hep kazanan sistem bu kez kaybedecek mi?
Bazen uzak çok yakın olur. Şimdi sizde bu savaşa katılın. Aşkın kahramanlara ihtiyacı var. Aşkı unutursak ne anlamı kalır ki yaşamanın?